Yeni dönemde neler olacak? Bu bir politik, siyasi analiz yazısı değil. Dolayısıyla 2017 yılından itibaren belki belli alanlarda netleşecek eğilimler üzerine sohbet yazısı denebilir.

Yeni dönemde neler olacak? Bu bir politik, siyasi analiz yazısı değil. Dolayısıyla 2017 yılından itibaren belki belli alanlarda netleşecek eğilimler üzerine sohbet yazısı denebilir. Gelecek dönem yeni teknolojilerin mevcut endüstriyel ilişkiler düzenini alt-üst edeceği, yeniden tanımlamaların ve anlamlandırmaların yaşamımıza sirayet edeceği bir süreç olacak. Teknoloji egemen dönem, özel yaşamlarımızdan ülke yaşamlarına ve buradan da daha küresel dünyamıza bugüne kadar olduğundan daha fazla yön verici ve belirleyici olacak. Daha düne kadar varlığını sürdüren önemli ilişkileri ulusal ve uluslararası yasalar ve anlaşmalarla düzenleyen yapılar çatırdıyor.

KORUMACILIK ARTACAK

Küresel eğilimlerin başat gelişeceği bu dönemde belki tezat olarak algılanabilecek başka bir süreç ilk işaretlerini gösterdi. Büyük küresel güçlerin bir yandan kendileri için faydalı küreselliği geliştirecekleri diğer yandan da korumacılığı artıracakları bir dönemden bahsediyorum. Kendisine göre bir rasyonalitesi olan bu süreç başlangıçta “eklektik” bir seyir izleyecek. Yani işine geldiğinde daha fazla küreselcilik, serbestlik, sınır tanımamazlık diğer taraftan da daha fazla korumacılık, daha sert tedbirler! Bu sürecin emareleri ABD’de Trump’ın seçilmesi ile başlamadı; daha öncesinde 2008 finans krizi ile birlikte böylesi bir sürecin yaşanacağının ilk işaretleri verilmişti. Korumacılık siyasetleri her ne kadar ulusal programlar gibi algılanıyor olsa da herkesi kapsamıyor. Küreselleşmede önemli eşikleri aşmış değişik ülkelerin dev firmaları bu programlardan etkilenmeyecek ya da çok az etkilenecektir (Ford firmasının Trump baskısı ile Meksika yatırımlarını durdurması gibi). Korumacılık sürecinden en fazla etkilenecek olanlar, ülke bazında belirtmek gerekirse, gelişmekte olan ülkeler olacaktır (Bu tespitin nedenleri üzerine uzun uzun izah yapmak ve gerekçelerini sunmak mümkün ama bu yazının formatını ve amacını aşar, o nedenle sadece belirtmekle yetineceğim). Bu ülkelere gelişmekte olma vasfını veren veya bu gelişmeyi sağlayan orta ölçek işletmeler bu süreçten en fazla etkilenecekler arasında olacak. Bu işletmelerin küreselleşme sürecinde geldikleri nokta başarılarını devam ettirmek açısından kritik bir noktaya işaret etmektedir. Belli ihraç pazarlarındaki korumacılık zırhı bu işletmelerin rekabet yapısını oldukça fazla hırpalayacak hatta rekabetçi özelliklerini yitirmelerine sebep olacak.

ABD çıkışlı korumacılık sürecinin sadece Çinli firmalar öngörülerek düşünüldüğü veya Çin faktörü nedeni ile uygulamaya konulacağı düşüncesi ise gerçekliğin sadece bir parçası. Korumacılık zihniyetini besleyen en önemli faktör, gelecek dönemin sanayi, bilişim çağı tasavvurudur.

4. SANAYİ DEVRİMİ

Bir taraftan 3. Dünya Savaşı’ndan bahsederken diğer taraftan 4. Sanayi Devrimi’nden bahsediyor olmak bir paradoks olsa gerek. Bu ikisi arasında nedensel ilişkiyi sorgulamak veya bunun üzerine düşünmek de ayrı bir yazının teması olabilir. Şimdilik bu yeni gelecek tasavvurunun belli özelliklerine değinerek konuyu bir nebze açıklamaya çalışayım. Tekrar etmekte fayda var; 4. Sanayi Devrimi tanımı Almanlara ait. Onlar bu süreci böyle tanımlıyor. Onlara göre, çok güçlü oldukları klasik sanayi kolları olan makine, otomotiv ve bilişim teknolojilerinin gelişmişliği ile bu teknolojilerin sektörlerde uygulanmaya başlaması ile ortaya yeni “bir şey” çıkacak. Bunun yönü tam belli değil ama eskisinden çok farklı olacağı herkesin ortak fikri. Her şey daha akıllı olacak, yani; akıllı ürün, akıllı fabrika, akıllı şehir ve akıllı vatandaş!

Gelecek dönem yeni teknolojilerin mevcut endüstriyel ilişkiler düzenini alt-üst edeceği, yeniden tanımlamaların ve anlamlandırmaların yaşamımıza sirayet edeceği bir süreç olacak. Teknoloji egemen dönem, özel yaşamlarımızdan ülke yaşamlarına ve buradan da daha global dünyamıza bugüne kadar olduğundan daha fazla yön verici ve belirleyici olacak. Daha düne kadar varlığını sürdüren önemli ilişkileri ulusal ve uluslararası yasalar ve anlaşmalarla düzenleyen yapılar çatırdamaktadır. Bu geçiş dönemi için çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; klasik sanayi ürünü olan otomobilden kaynaklı olarak Alman firmalar ABD’de de eski yasalara göre milyar dolarlık cezalara çarptırılırken Google, Apple, Uber firması hiç bir uluslararası hukuk tanımamaktadır. Ya da eski hukuksal düzenlemeler bu firmaların topladığı ve yönettiği bigdata’lar konusunda donanımlı değiller.

Konuyu fazla dağıtmadan toparlamaya çalışır ve Türkiye bağlamında bir iki çift söz etmek gerekirse, çok zorlu bir dönemin bizleri beklediğini söyleyebiliriz. Küresel anlamda korumacılık trendi ihracata dayalı ekonomik büyüme modelini seçmiş Türkiye için tehlike çanları çaldıracak. İhracatı sürdürebilir kılma noktasında zorluklar yaşayan sektörlerimiz hem korumacılık zırhını delmek için daha fazla rekabetçi olmak zorunluluğu ile hem de yeni teknoloji egemen dönemin (Endüstri 4.0) devasa görevlerinin üstesinden gelmekle karşı karşıya.

Bu aslında bugün önümüze gelmiş bir konu da değil. En azından 2000’li yılların ikinci yarısından beri gündemde olan trendlerden bahsediyoruz. Ve artık bu trendler de belli bir hal almaya başladı. Yazının başlığında vurguladığım “yeni bişey yok” bunun ironik bir hatırlatmasıydı.