OAXACA LATİN AMERİKA’NIN BREZİLYA’DAN SONRAKİ EN BÜYÜK EKONOMİSİ OLAN MEKSİKA, HALEN DÜNYA MAKİNE İTHALATINDA ALTINCI, MAKİNE İHRACATINDA İSE SEKİZİNCİ SIRADA BULUNUYOR. ABD İLE GELİŞTİRDİĞİ GÜÇLÜ TİCARET ORTAKLIĞIYLA HIZLI BÜYÜYEN VE KÜRESEL EKONOMİ İÇİN DE ÖNEMLİ BİR AKTÖR OLMAYI BAŞARAN MEKSİKA, 1,2 MİLYAR KİŞİYE ULAŞAN GENİŞ BİR TİCARET ALANINA SAHİP BULUNUYOR. BUNUNLA BİRLİKTE, TÜRKİYE İLE MEKSİKA ARASINDA, COĞRAFİ UZAKLIK VE BENZER ÜRETİM VE İHRACAT PORTFÖYÜNE SAHİP OLUNMASI NEDENİYLE ÇOK SINIRLI BİR TİCARET GERÇEKLEŞİYOR. ANCAK İKİ ÜLKE ARASINDAKİ BU ZAYIF TİCARETE RAĞMEN MEKSİKA, ÖZELLİKLE TARIM MAKİNELERİ VE İŞ MAKİNELERİ SEGMENTLERİNDE ÖNEMLİ BİR POTANSİYEL SUNMAYA DEVAM EDİYOR.

Latin Amerika’nın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan Meksika; Çin, Brezilya, Rusya ve Hindistan’dan sonra dünyanın beşinci büyük “gelişmekte olan pazarı” olarak gösteriliyor. 1980’li yıllardan itibaren geçirdiği ekonomik dönüşümün ve 1994 yılında yürürlüğe giren NAFTA’nın (ABD, Kanada ve Meksika arasında serbest ticaret alanı kuran Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) etkisiyle ABD ve Kanada ile ticaretini üç kat arttıran Meksika, liberal bir ekonomiye sahip. Ancak özel ve kamuya ait tekelleşmiş şirketlerin ülke ekonomisindeki ağırlığının hâlâ hissedilmesi, rekabeti ve üretkenliği kısıtlayan, fiyatları arttıran ve hizmet kalitesini düşüren önemli bir yapısal faktör olarak değerlendiriliyor. 1990’lardan bu yana ekonomisinde önemli bir ivme yakalayan Meksika’nın 2050 yılına gelindiğinde dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olacağı tahmin ediliyor. Aynı zamanda OECD üyesi olan ülke, özellikle elektronik alanında önemli bir paya sahip durumda ve elektronik endüstrisinde dünyanın en büyük altıncı üreticisi konumunu sürdürüyor. Yine ülkede makine ve otomotiv endüstrisi de çok gelişmiş durumda. Diğer yandan, Dünya Turizm Organizasyonu raporlarına göre dünyanın en çok ziyaret edilen ülkelerinden biri olan Meksika’da yılın neredeyse her mevsimine uygun turistik faaliyetler bulunması, ülkenin turizm gelirlerinin her yıl artmasını sağlıyor.

DEV İMPARATORLUKLAR HASTALIKLARA TESLİM OLDU


Kolomb öncesi dönemde Meksika; Olmek, Toltek, Teotihuacan, Zapotek, Maya ve Aztek başta olmak üzere çeşitli gelişmiş Mezoamerikan uygarlıklara ev sahipliği yapıyordu. 1519’da İspanyol İmparatorluğu’nun, “Yeni İspanya” adıyla hüküm sürmeye başladığı Tenochtitlan’daki merkezinden başlayarak bölgeyi fethetme ve kolonileştirme faaliyetleri 1521’de tamamlandı. Bu dönemde Katolik misyonerlerin ülkede kurduğu koloniler Meksika’nın bugünkü çok kültürlü yapısında önemli bir etkide bulunurken, İspanyolların Avrupa’dan taşıdıkları hastalıklar ise Amerika kıtasındaki yerlilerin üzerinde yıkıcı bir etki oluşturdu. 1519’daki işgali takip eden 10 yılda milyonlarca Amerikan yerlisinin Avrupa’dan gelen hastalıklarla hayatını kaybetmesi, sayıca az olmalarına rağmen İspanyolların neredeyse tüm kıtayı kolaylıkla fethetmesini sağlarken, iki büyük imparatorluğun (Aztek ve Maya) deyim yerindeyse “birdenbire” tarih sahnesinden silinmesine yol açtı.

Üç yüz yıl boyunca İspanyol kolonisi olan Meksika’da başlayan bağımsızlık mücadelesi ise 1800’lü yıllarda ateşlendi ve 1810’da ülkedeki İspanyol egemenliğine son verildi. 1846-1848 yılları arasında ABD ile çatışan ve topraklarının üçte birini ABD’ye bırakmak zorunda kalan Meksika’da, 1910’daki Meksika Devrimi’nin ardından “Devrimler Dönemi” başladı. Pek çok ayaklanmanın yaşandığı bu süreçte iktidara karşı Zapata Hareketi de ortaya çıkarken, 1929’da PRI’nın (Ulusal Devrimci Parti) iktidara gelmesiyle tek partili dönemin yaşandığı ülkede diplomatik krizler şiddetle devam etti. Bu yıllarda öğrenci hareketleri de çok yoğun yaşandı. 1940 ila 1980 arası dönemin ekonomik olarak da çok fakir yaşandığı ülkede kanlı savaş uzunca süre devam etti. 1968’de Tlatelolco Katliamı ve 1982’de Petrol Krizi ülkeyi olumsuz etkilerken, tek parti döneminin bitmesi 1990’larda gerçekleşti. 1994’te Meksika ekonomisinin çökmesinin ardından ABD’den yardım alan ülke hızlı bir yükselişe geçti ve 2000 yılında, 71 yıllık tek parti olan PRI yerine PAN (Ulusal Hareket Partisi) iktidara geldi.

KÜRESEL PAZARDAKİ ETKİNLİĞİNİ ARTTIRIYOR

Yüzölçümü bakımından Latin Amerika ülkeleri arasında Brezilya ve Arjantin’den sonra üçüncü büyük ülke olan Meksika, halen Latin Amerika’da Brezilya’dan sonra ikinci büyük ekonomi olarak gösterilirken, küresel sıralamada ise 15’inci sırada yer alıyor. Nüfus büyüklüğü bakımından dünyanın 11’inci kalabalık ülkesi olan Meksika, ayrıca dünyanın yedinci büyük petrol üreticisi konumunda bulunuyor.

Diğer yandan, Dünya Bankası’nın 2019 Yılı İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 190 ülke içinde 54’üncü sırada yer alan Meksika, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 yılı Küresel Rekabetçilik Raporu’na göreyse 140 ülke içinde 46’ıncı sıradaki konumunu koruyor. Meksika toplam 46 ülkeyle 12 Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalamış durumda ve ticaretinin de yüzde 90’ından fazlasını STA imzaladığı ülkelerle yürütüyor. ABD’nin NAFTA’yı güncelleme baskısı sonrasında Meksika, dış ticaretini çeşitlendirme çabaları kapsamında, Meksika, Kolombiya, Şili ve Peru arasında kurulan Pasifik İttifakı ile Pasifik Okyanusu’na kıyısı bulunan 11 ülkenin imzaladığı Trans-Pasifik Ortaklığı’ndaki etkinliğini de her geçen yıl arttırıyor. Bu konuda, Trans- Pasifik Ortaklığı’ndan 2017’de çekilen ABD’nin boşluğunu doldurmaya çabalayan Meksika, Pasifik İttifakı kap- samında ise bu yıl Kolombiya, Şili ve Peru’ya tüm gümrük tarifelerini sıfırlamaya hazırlanıyor.

Meksika’nın ayrıca, 2012 yılından beri müzakere edilen Hizmet Ticareti Anlaşması’nın (TiSA) aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 23 katılımcı ülkesinden biri (AB tek ülke olarak anılıyor) olduğunu da söylemeliyiz.

MISIRIN ANAVATANI

Meksika, doğal kaynakları zengin bir ülke olarak dikkat çekerken, başlıca doğal kaynakları petrol, gümüş, bakır, altın, kurşun, çinko, doğal gaz ve kereste olarak sıralanıyor. Son yıllarda ülke ekonomisindeki ağırlığı azalmakla birlikte petrol gelirleri, hâlâ ihracat gelirlerinin yüzde 10’u ve tüm kamu gelirlerinin üçte birini oluştururken, devlete ait olan petrol şirketi Pemex, dünyanın yedinci büyük şirketi olarak gösteriliyor. Diğer yandan mısırın anavatanı olan Meksika, GSYİH’si içinde yüzde 4 gibi düşük bir paya sahip olsa da tarım ve hayvancılık ürünleriyle de önemli bir katma değer üretiyor. Buğday, soya fasulyesi, pirinç, fasulye, pamuk, kahve, meyve ve domates üretiminin yanı sıra sığır eti, kanatlı etler ve süt ürünlerinde önemli bir üretici olan ülkede imalat sanayisinde de gıda ürünleri önemli bir pay üstleniyor.

Bununla birlikte, GSYİH’den yüzde 20 pay alan Meksika imalat sanayisinde ilk sırada, dünyada da altıncı sırada bulunan elektronik sektörü yer alıyor. Yine, makine ve otomotiv sektörünün de son derece gelişmiş bir üretim altyapısına sahip olduğu ülkede kimya, demir-çelik, madencilik, tekstil ve hazır giyim ile dayanıklı tüketim malları endüstrileri de güçlü konumda bulunuyor.

ÇEVRE SORUNLARI DEVAM EDİYOR


Bununla birlikte Meksika, Petrol İhraç Eden Ülkeler (OPEC) arasında Kyoto Protokolü’nü imzalayan ilk ülke olsa da önemli çevre sorunlarıyla da mücadelesine devam ediyor. Tehlikeli atık arıtma tesislerinin yetersizliği, kırsal alanlardan kente göç, ülkenin kuzeyinde doğal su kaynaklarının yetersizliği ve kirliliği, orta ve güneydoğu bölgelerinde su kaynaklarına erişim sıkıntısı, kentsel alanlardaki nehirlerde endüstriyel ve evsel atıkların yol açtığı kirlenme, erozyon, çölleşme ve tarımsal arazilerin kaybı olarak sıralanan bu sorun başlıklarıyla mücadelesine devam eden Meksika’nın, 1950’li yıllardan bu yana orman arazilerinin yüzde 45’ini kaybettiği bildiriliyor. Ülkede son 10 yılda kaybedilen 600–800 bin hektarlık ormanlık alanın yok olmasındaki en büyük neden ise ülkenin güneydoğusundaki hayvan çiftlikleri olarak gösteriliyor.

ABD’YE GÖÇ SANAYİ YATIRIMLARIYLA ENGELLENİYOR


Ülkedeki ekonomik faaliyet- ler genel olarak başkentte yoğunlaşırken, GSYİH’nin yüzde 20’sinin üretildiği başkent Meksiko’nun bağlı olduğu eyalet, ağır sanayinin de merkezi kabul ediliyor. Kuzey sınırındaki altı eyalet (Baja California, Sonora, Chihuahua, Coahuila, Nuevo León ve Tamaulipas) Meksika’nın imalat sanayisi ve özellikle ABD’ye ihraç edilen üretim mallarının üretildiği ve satıldığı fabrikaların yoğunlaştığı bölge olarak dikkat çekerken, Jalisco, Puebla ve Guanajato ise refah seviyesi yüksek olan ve imalat sanayisinin geliştiği eyaletler olarak öne çıkıyor. Ülkenin önemli yerleşim bölgelerinden Veracruz’da tarım ve petrol sanayi önde gelen sektörlerken, Quintana Roo ve Baja California eyaletleri turizm açısından gelişmiş bir altyapıya sahip bulunuyor ve bu bölgelerde elde edilen turizm gelirleri Meksika GSYİH’sinin yüzde 30’unu oluşturuyor.

Diğer yandan Meksika nüfusunun yaklaşık yarısının yoksulluk sınırında bulunduğu, tarımsal üretimin yoğun olduğu güneydeki eyaletlerde ise bu oranın yüzde 75’e ulaştığı bildiriliyor. Bununla birlikte Meksika’dan ABD’ye göç sorunu da halen hem ABD hem de Meksika’nın siyasi gündeminde üst sıralarda yer almayı sürdürüyor. Meksika, ABD’nin önerisiyle, yabancı yatırımların yer aldığı ve gümrüksüz/kotasız ara ve sermaye malı imalatına imkân veren “Maquiladora” üretim bölgeleri kurarak ABD’ye göçü önlemeye gayret gösteriyor. Bununla birlikte ABD’de 35 milyon Meksikalı göçmen yaşadığını ve bu göçmenlerin Meksika’ya gönderdikleri dövizlerin, Meksika ekonomisi için önemli bir girdi kalemi olarak görüldüğünü de anımsatalım.

TİCARET ALANI GENİŞ AMA TÜRKİYE İLE TİCARETİ ÇOK ZAYIF


Bu çerçevede, Latin Amerika ve Karayip ülkeleri arasında ithalat ve ihracat rakamlarıyla en yüksek paya sahip olan Meksika, bölge ihracatı ve ithalatının üçte birini gerçekleştiriyor. Ülke, 130 milyonun üzerindeki nüfusunun yanı sıra NAFTA ile birlikte yaklaşık 450 milyon, diğer ülkelerle imzalanan STA’lar dâhil edildiğinde ise 1,2 milyar nüfusa ulaşan geniş bir hinterlanda sahip bulunuyor. Dış ticaretinde ABD’ye olan bağımlılığını azaltmak, ürün ve pazar çeşitliliğini sağlamak için üçüncü ülkelerle STA’lar imzalamış olmasına rağmen Meksika’nın 2018 yılı ihracatında yüzde 76,5 payla ilk sırada ABD yer alırken, yüzde 3,1 payla Kanada ve yüzde 1,6 payla Çin Meksika’nın önemli ticaret ortakları olmuşlardı.

Türkiye ise bu dönemde Meksika’dan yüzde 18 azalışla 634 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirmiş ve binde 1 payla 46’ncı sırada yer almıştı. Benzer şekilde, 2018 yılı ithalatının yüzde 46,6’sını ABD’den gerçekleştiren Meksika’nın ithalattaki diğer partner ülkeleri yüzde 18 ile Çin ve yüzde 4 ile Japonya olarak sıralanmıştı. Türkiye, bu sıralamada, Meksika’ya 2018’de yüzde 36 artışla 600 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş ve binde 1 payla 32’nci sırada konumlanmıştı. Türkiye ile Meksika arasındaki ticaret, coğrafi uzaklık, nakliye masraflarının yüksekliği, kolay bozulabilir ürünlerin taşınmasındaki zorluklar, iki ülkenin de benzer üretim ve ihracat portföyüne sahip olması ve Türkiye’nin AB pazarına, Meksika’nın ise ABD pazarına odaklanması nedeniyle düşük hacimde seyretmeye devam ediyor.

MAKİNE İHRACATINDA İLK 10 ÜLKE İÇİNDE

Ülkenin ekonomik verileri ve makine özelinde güncel ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre Meksika’nın makine ihracatının, 2018’de yüzde 16,6 artışla 90,2 milyar dolar olarak kayda geçtiğini ve bu rakamla dünyanın en güçlü sekizinci makine ihracatçısı olduğunu görüyoruz. Meksika’nın en çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ise ilk sırada 78,4 milyar dolarla ABD yer almıştı. İkinci sıradaki Kanada 2018’de Meksika’dan 3,3 milyar dolarlık makine alımı yaparken, üçüncü sıradaki Almanya da Meksika’dan 855 milyon dolarlık makine ihraç etmişti. 2018’de Türkiye ise Meksika’dan gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 31,8’lik düşüşle 44’üncü sırada yer almış ve toplamda 35,7 milyon dolar değerinde makine alımı yapmıştı.

Bu dönemde Meksika’nın Türkiye’ye gerçekleştirdiği toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde 14,4 olarak kayda geçmişti. Aynı dönemde Meksika’nın toplam ihracatının 450 milyarın üzerinde olduğunu ve makine ihracatının toplam ihracattan, bir önceki yıla göre 1,1 puanlık artışla yüzde 20 pay aldığını da söyleyelim. Diğer yandan, makine ithalatının, 464 milyar dolarlık toplam ithalattan yüzde 19,1 pay aldığı Meksika’da, 2018’de 88,5 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. Bu rakamla Meksika, en çok makine ithal eden altıncı ülke olurken, BM İstatistik Bölümü verilerine göre Meksika’nın en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 31,7 milyar dolarla ABD yer almıştı. Listenin ikinci sırasında bulunan Çin’den 22,1 milyar dolar değerinde makine ithal eden Meksika, üçüncü sıradaki Almanya’dan da 2018’de 5,5 milyar dolarlık makine alımı yapmıştı. Bu dönemde Meksika, toplam makine ithalatında 29’uncu sırada yer alan Türkiye’den de yüzde 34,9’luk artışla 147,9 milyon dolarlık makine ithalatı gerçekleştirmişti. Bu veriyle, Meksika’nın toplam 88,5 milyar dolarlık makine ithalatından 2018’de Türkiye’nin aldığı payın binde 2 oranında gerçekleştiğini; Meksika’nın Türkiye’den yaptığı toplam ithalat içinde makinenin payının ise yüzde 24 olduğunu söyleyebiliriz.