SALGININ BAŞLADIĞI 2020 YILI BÜYÜK BİR BELİRSİZLİKLE, 2021 YILI İSE ÜRETİM VE İHRACATTA BÜYÜK BİR SIÇRAMAYLA GEÇTİ. HEPİMİZ, ETKİN AŞILAMAYLA BİRLİKTE 2022’DE SALGINDAN DAHA AZ SÖZ ETMEYİ, SALGININ ETKİLERİNİN SONA ERMESİNİ UMUT EDİYORUZ. PEKİ, ANALİSTLER 2022 İÇİN NASIL BEKLENTİLER TAŞIYOR? İŞ DÜNYASINI BEKLEYEN RİSKLER VE FIRSATLAR NELER? YENİ YILA GİRMEK ÜZEREYKEN, MEDYAYA YANSIYAN BEKLENTİLERİ MOMENT EXPO OKURLARI İÇİN DERLEDİK.
Dünya Gazetesi yazarlarından Rüştü Bozkurt, 9 Aralık’ta yayımladığı “Bütün zamanların değişmez rekabet gücü: İz sürmesini bilmek” başlıklı makalesinde, çağlar boyunca insanoğlunun “iz sürme” yeteneğiyle hayatta kaldığını, modern çağda da bu kuralın aslında değişmediğini vurguluyor ve “Bütün insanlığın gündeminde yerini alan konularla ilgili ‘yol haritalarını’ belirlemez, ‘iz sürmeyi’ ciddiye almazsak, ‘net bilgiye’ erişemez, ‘etkin koordinasyon’ gerçekleştiremez ve ‘odaklanamayız’… O zaman kaynakların kullanımında ‘verimlilik’ artırılamaz, ‘uygun maliyette’ üretim yapılamaz, ‘kalite güvencesi’ sağlanamaz, ‘ölçeklendirme’ gerçekleştirilemez, ‘borç bağımlılığı’ azaltılamaz, ‘döviz kuru’ oynaklığının önü kesilemez, ‘faiz tartışmaları’ durdurulamaz ve ‘krizleri’ yaşamımızdan uzaklaştıramayız.” değerlendirmesinde bulunuyordu. Moment Expo’nun bu sayısında, bu gerçekten hareketle, 2022’nin iş dünyası gündemine yönelik bir iz sürmenin, önümüzdeki tehlike ve fırsatları araştırmanın önemli olduğuna inanarak, medyaya yansıyan beklenti ve uyarıları derlemeye çalıştık. Karşılaştığımız manzara olumlu eğilimleri işaret ettiği kadar iş dünyasının takibinde olması ve önlem alınması gereken başlıkları da ortaya koyuyor.
İZ SÜRMENİN DEĞERİ
Halen yaşadığımız salgın, son iki yıldır tüm bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemizi gerektirdi. Tedarik zincirlerindeki en ufak bir sorunun nasıl küresel bir krize neden olabileceğini, ticaretin aslında ne kadar kırılgan olduğunu, en güçlü ekonomilerin bile nasıl hızlı değer kaybedebileceğini yaşayarak öğrendik. Yaşanan olumsuzlukların bize öğrettiği bir başka konu ise çevikliğin önemiydi. Geçmiş krizlerden de alınan derslerle çevik olmanın önemi bir kez daha vurgulanırken, finanstan ham madde tedarikine, insan kaynaklarından iş dünyasının yeni eğilimlerine uyuma kadar üretim ve ticaretin tüm süreçlerinde “geleceği öngörme ve ön almanın”, bir anlamda “iz sürmenin” değeri de yeniden karşımıza çıktı. 2020 yılını bu karmaşa içinde tamamladıktan sonra 2021 yılı büyük umutlarla başladı ve gerçekten de salgına karşı verilen olumlu ve sert ilk önlemlerin etkisiyle, 2021 yılı beklentilerle uyumlu şekilde güçlü toparlanma ve büyüme yılı olarak geçti. Peki, 2022’de nelerle karşılaşacağız? İş dünyasının önündeki yolda hangi kavşaklar var ve bu yeni yollar bizi nereye götürecek? Çıkmaz yollara sapmamak için nelere dikkat edilmeli?
2022’DE BİZİ NELER BEKLİYOR?
2022’de dünya ekonomisinin, bazı tahminlere göre yüzde 3,9 büyüyeceği öngörülüyor. Yine, 2022 yılının sonunda küresel GSYİH’nin yüzde 96’sını oluşturan 77 ülkeden 66’sının üretimlerinin salgın öncesi durumlarına ya da daha üst seviyelere ulaşacağı, 11’inin ise daha geride kalacağı bekleniyor. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte ise tüm dünyada etkili olacağı düşünülen bazı eğilimler mevcut. Bu eğilimleri tetikleyen sebepler genel olarak ekonomik gücün değişimi, teknoloji ve nüfus değişimi, çevresel konular, değişen kültürel değerler olarak sıralanırken, bu gelişmelerin tetiklediği mega eğilimler ise akıllı şehirler, sağlıklı yaşam, paylaşım ekonomisi, deneyimin ön plana çıkması, cinsiyetlerin oynadığı rolün değişmesi, döngüsel ekonomi, sürdürülebilir yaşam, dijital yaşam, çok-kültürlülük, kişiselleştirme, iş hayatında yeni çalışma modelleri, orta sınır gelir düzeyinin yeniden tanımlanması, değişen aile dinamikleri, değişen alışveriş alışkanlıkları olarak önümüzde duruyor. Ekonomist dergisi, geçen yıl 2021’de dünyayı bekleyen trendleri aşı savaşları, ekonomik toparlanmada karışık bir görünüm, yeni dünya düzensizliğini onarma çabaları, seyahat kısıtları nedeniyle özgürlüğü kısıtlanan bir dünya, iklim mücadelesi açısından devasa bir fırsat ve diğer riskler açısından uyanış alarmı başlıklarında ele almıştı. 2022 içinse demokrasi mi otokrasi mi, salgından endemiye enflasyon endişesi, iş hayatının geleceği, teknoloji, kripto paralarının yükselişi, iklim çatırtısı, seyahat meselesi, uzay yarışları gibi trendlerden bahsedilen bir makale yayımlandı. Bununla birlikte, ticaret kanadında önemli riskler oluşmaya devam edecek gibi gözüküyor. Bunlar arasında; devlet desteklerinin sona ermesi, tedarik zinciri dar boğazları, işletme sermayesi gereksinimleri üzerinde baskı yaratacak stok yönetimi zorlukları, bölgeler ve sektörler arasındaki toparlanmanın homojen olmaması ile bölgesel ve sektörel zayıflıklar da yer alıyor. Şirketlerin fırsatlardan yararlanabilmesi, 2022 yılı ve sonrasında sürdürülebilir bir şekilde büyüyebilmesi için tüm bu risklerin başarılı bir şekilde hafifletilmesi gerekiyor. Çünkü ekonomik toparlanmanın hızı ve gücü, muhtemelen düzensiz ve birçok faktöre bağlı olacak. Bu faktörler arasında işletmelerin yer aldığı sektör ve coğrafyalar, dijitalleşme düzeyleri ve kullandıkları tedarik zinciri modelleri yer alacak.bağlı tartışmalar giderek görüş ayrılığını tetikliyor ve para politikasının sertleştirilmesini talep eden şahinler güvercinlere ağır basarsa, bu tablonun yüksek enflasyonla birlikte ağır durgunluk ve yüksek işsizliğin etkisiyle stagflasyonu tetikleyebileceği endişeleri yükseliyor. Bu kapsamda FED’in sıkılaştırmayı hızlandırması, halihazırda türbülansta olan TL üzerindeki olumsuz etkileri daha da artırabilir.
SALGIN HENÜZ GEÇMEDİ!
Diğer yandan, salgının küresel ekonomi üzerindeki etkisi yeni varyantlarla devam ediyor ve bu eğilim 2022’de de sürebilir. Örneğin Omicron varyantının duyurulmasıyla bile küresel piyasalarda büyük bir endişe yaşanmış, büyüme tahminleri aşağı yönlü revizelerle karşılaşmıştı. Bu kapsamda ABD’li yatırım Bankası Goldman Sachs, diğer ülkelerin sıkı kısıtlamalar uygulaması halinde arz sıkıntılarının daha da kötüleşebileceğini ancak dış ticaret ortakları arasındaki aşılama oranlarının artmasının ciddi kesintileri önleyeceğine dikkat çeken bir görüşü geçtiğimiz günlerde yayımladı. Aynı görüş içerisinde Goldman Sachs, 2021 küresel büyüme tahminini de yüzde 4,2’den 3,8’e düşürdü. Uluslararası Para Fonu (IMF) Genel Müdürü Kristalina Georgieva ise yaptığı açıklamada, Omicron varyantı nedeniyle küresel ekonomik büyüme tahminlerini düşürmelerinin muhtemel olduğunu söylüyordu. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings de 2021 için büyüme beklentilerini yüzde 6’dan yüzde 5,7’ye düşürmüş durumda. Raporda, küresel ekonominin 2022 yılı büyüme beklentisinin de yüzde 4,4’ten yüzde 4,2’ye düşürüldüğü kaydediliyor.
YENİ YILIN RİSK BAŞLIKLARI
Bununla birlikte, Euler Hermes Kuzey Avrupa Bölgesel Risk Direktörü Kris Macauley “İleriye dönük temel risklerden biri devlet desteklerinin sona ermesi olacak.” uyarısında bulunuyor. Devletlerin sağladığı ek likidite, iflas yasalarının gevşetilmesi ve şirketler arasında artan iyi niyet sayesinde kurumsal iflas rakamlarının son bir yılda tarihi seviyelere gerilese de bu faktörlerin hiçbirinin sürdürülebilir olmadığının altını çizen Macauley, “Ekonomiler yeniden faaliyete geçip ticari sınırlamalar azaldıkça iflaslar artacak. Buna karşılık ticari alacak sigortası, bu dönemde belirsizliğin giderilmesine yardımcı olabilir ve şirketlerin güvenle büyümesini sağlayabilir.” diyor. Bastırılmış tüketici talebi ve emsali görülmemiş likidite bolluğu kısa vadede birçok büyüme fırsatı sunuyor olsa da bu fırsatlardan güvenle yararlanabilmek için şirketlerin üst yönetim kademelerinin, salgın sonrası ortamda ticaret yapmanın gerçek risklerini azalttığından emin olması gerekiyor.
GİRDİLERİ GÜVENCEYE ALMAK VE STOKLARI YENİDEN İNŞA ETMEK
Birçok şirket, karantina kısıtlamalarının ne zaman gevşemeye başlayacağı ve ekonomik faaliyetlerin ne zaman ve hangi ölçüde yeniden canlanacağına dair bir öngörüden yoksun olduğu için ekonomik faaliyetlerin canlanması öncesinde kaynak ayırma konusunda isteksiz davranıyor. Yani, birçok kuruluş daha defansif bir pozisyonda kalmayı sürdürüyor. Örneğin, ana imalat sektörlerinin çoğu ekonominin canlanma dönemine düşük stoklarla yakalandı. Spesifik bir örnek olarak, TV’lerde, cep telefonlarında, araçlarda ve oyun konsollarında kullanılan
KÜRESEL ENFLASYON STAGFLASYONU TETİKLER Mİ?
2022’ye yönelik endişelerin en güçlülerinden biri, salgın süresince gevşeyen para politikaları sonucu oluşan enflasyonun nasıl kontrol edileceği üzerinde yoğunlaşıyor. Ekonomist Kerem Alkin 15 Aralık’ta yayımladığı makalesinde, 2022’nin taşıdığı risklere değinirken, küresel enflasyon endişesini ön plana çıkartıyordu. ABD’de TÜFE artış oranının 2021 yılı sonunda yüzde 7’yi görüp, bu oranı 2022 yılı Nisan ayı başına kadar koruması beklentisine değinen Alkin, 2022 yılının yaz ortasından itibaren G7 ülkelerinin önemli bir kısmında yıllıklandırılmış manşet enflasyonun düşmeye başlayacağı öngörüsüne rağmen, küresel emtia, tarım-gıda, enerji fiyatları ve lojistik maliyetlerine bağlı küresel enflasyon riskinin halen önemli bir sorun olarak iş dünyasının önünde duracağını dile getiriyordu. Bu da 2022 için bir başka riski gündeme getiriyor: Stagflasyon. Çünkü, başta ABD Merkez Bankası FED olmak üzere Avrupa Merkez Bankası ECB ve diğer önde gelen merkez bankaları nezdinde “küresel enflasyon” riskine bağlı tartışmalar giderek görüş ayrılığını tetikliyor ve para politikasının sertleştirilmesini talep eden şahinler güvercinlere ağır basarsa, bu tablonun yüksek enflasyonla birlikte ağır durgunluk ve yüksek işsizliğin etkisiyle stagflasyonu tetikleyebileceği endişeleri yükseliyor. Bu kapsamda FED’in sıkılaştırmayı hızlandırması, halihazırda türbülansta olan TL üzerindeki olumsuz etkileri daha da artırabilir. SALGIN HENÜZ GEÇMEDİ! Diğer yandan, salgının küresel ekonomi üzerindeki etkisi yeni varyantlarla devam ediyor ve bu eğilim 2022’de de sürebilir. Örneğin Omicron varyantının duyurulmasıyla bile küresel piyasalarda büyük bir endişe yaşanmış, büyüme tahminleri aşağı yönlü revizelerle karşılaşmıştı. Bu kapsamda ABD’li yatırım Bankası Goldman Sachs, diğer ülkelerin sıkı kısıtlamalar uygulaması halinde arz sıkıntılarının daha da kötüleşebileceğini ancak dış ticaret ortakları arasındaki aşılama oranlarının artmasının ciddi kesintileri önleyeceğine dikkat çeken bir görüşü geçtiğimiz günlerde yayımladı. Aynı görüş içerisinde Goldman Sachs, 2021 küresel büyüme tahminini de yüzde 4,2’den 3,8’e düşürdü. Uluslararası Para Fonu (IMF) Genel Müdürü Kristalina Georgieva ise yaptığı açıklamada, Omicron varyantı nedeniyle küresel ekonomik büyüme tahminlerini düşürmelerinin muhtemel olduğunu söylüyordu. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings de 2021 için büyüme beklentilerini yüzde 6’dan yüzde 5,7’ye düşürmüş durumda. Raporda, küresel ekonominin 2022 yılı büyüme beklentisinin de yüzde 4,4’ten yüzde 4,2’ye düşürüldüğü kaydediliyor.
YENİ YILIN RİSK BAŞLIKLARI
Bununla birlikte, Euler Hermes Kuzey Avrupa Bölgesel Risk Direktörü Kris Macauley “İleriye dönük temel risklerden biri devlet desteklerinin sona ermesi olacak.” uyarısında bulunuyor. Devletlerin sağladığı ek likidite, iflas yasalarının gevşetilmesi ve şirketler arasında artan iyi niyet sayesinde kurumsal iflas rakamlarının son bir yılda tarihi seviyelere gerilese de bu faktörlerin hiçbirinin sürdürülebilir olmadığının altını çizen Macauley, “Ekonomiler yeniden faaliyete geçip ticari sınırlamalar azaldıkça iflaslar artacak. Buna karşılık ticari alacak sigortası, bu dönemde belirsizliğin giderilmesine yardımcı olabilir ve şirketlerin güvenle büyümesini sağlayabilir.” diyor. Bastırılmış tüketici talebi ve emsali görülmemiş likidite bolluğu kısa vadede birçok büyüme fırsatı sunuyor olsa da bu fırsatlardan güvenle yararlanabilmek için şirketlerin üst yönetim kademelerinin, salgın sonrası ortamda ticaret yapmanın gerçek risklerini azalttığından emin olması gerekiyor.
GİRDİLERİ GÜVENCEYE ALMAK VE STOKLARI YENİDEN İNŞA ETMEK
Birçok şirket, karantina kısıtlamalarının ne zaman gevşemeye başlayacağı ve ekonomik faaliyetlerin ne zaman ve hangi ölçüde yeniden canlanacağına dair bir öngörüden yoksun olduğu için ekonomik faaliyetlerin canlanması öncesinde kaynak ayırma konusunda isteksiz davranıyor. Yani, birçok kuruluş daha defansif bir pozisyonda kalmayı sürdürüyor. Örneğin, ana imalat sektörlerinin çoğu ekonominin canlanma dönemine düşük stoklarla yakalandı. Spesifik bir örnek olarak, TV’lerde, cep telefonlarında, araçlarda ve oyun konsollarında kullanılan yarı iletken çiplerin küresel kıtlığı arzı tehdit etti ve fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı yarattı. Tüm sektörlerdeki işletmeler şu anda aynı zorlukla karşı karşıya. Bu da şirketler için, ekonomik canlanma dalgasını yakalayıp talepte yaşanacak çarpıcı artışı karşılayabilmek için mali yapılarında bozulma yaşamadan girdilerinin sürekliliğini güvence altına alma ve hızlı bir şekilde yeniden stoklama yapma zorluğunu beraberinde getiriyor. Analistler, en düşük stok seviyelerine sahip sektörleri ulaştırma, otomotiv, bilgisayar ve elektronik, tekstil ve konfeksiyon ile hanehalkı ekipmanları olarak sıralarken, makine ve ekipmanları, kimya ve inşaat sektörleri ise ham madde kıtlığıyla mücadele eden sektörler olarak gösteriliyor.
TEDARİK ZİNCİRLERİNİZ İÇİN RİSK ANALİZİ YAPIN
Salgından önce bile, özellikle daha büyük KOBİ’ler ve çok uluslu şirketler arasında tedarik zinciri boyunca bir bilgi kopukluğu vardı. Tedarik zinciri risklerini belirleyebilmeleri ve daha iyi anlayabilmeleri için işletmelerin; birinci, ikinci ve üçüncü kademe tedarikçilerini acilen gözden geçirmeleri gerekiyor. Bu analiz, işletmelerin gelecekte salgın kısıtlamalarının yeniden gündeme gelmesine karşı korunmalarına yardımcı olabilir ve daha uzun vadeli dönüşüm için bir sıçrama tahtası görevi görebilir. Tüm işletmelerin atması gereken altı adım ise şöyle sıralanıyor:
• Risk değerlendirmenizi tam yapabilmek için kritik tedarik zinciri verilerine erişiminiz olduğundan emin olun.
• Tüm tedarik zinciri katmanlarında bir tedarik zinciri risk değerlendirmesi yapın.
• Tedarik zinciri kesintilerinin kritik iş fonksiyonları üzerindeki etkilerini değerlendirin.
• Tedarik zincirinde meydana gelebilecek çeşitli aksaklıkların operasyonel etkisini anlamak için farklı senaryo alıştırmaları yapın.
• Tarife ve maliyetlerdeki değişimlerin etkilerini görebilmek için alternatif kaynak bulma stratejileri oluşturun.
• Girdi dar boğazlarının üstesinden gelmeye yardımcı olmak için yeni ürün tasarımları/malzeme sertifikasyon kaynakları üzerinde çalışın.
İŞİNİZİ BÜYÜTMEK İÇİN LİKİDİTENİZİ VE NAKİT AKIŞINIZI GÜVENCEYE ALIN
2021 yılında GSYİH’nin küresel olarak yüzde 5,5 oranında büyümesi bekleniyor. Hükümet destekleri ise önümüzdeki 12 ay içinde sona ereceği için şirketlerin bu büyümeyi finanse etmek için yeterli likiditeye ve nakit akışına ihtiyacı olacak. Örneğin, şirketler stok seviyelerini daha yüksek fiyatlardan yeniden artırmak zorunda kalıyor ve bu da işletme sermayesi gereksinimini artırıyor. Müşterilerin fatura ödeme sürelerini daha uzun bir zamana yaymasıyla ve şirketlerin ödeme alma konusunda daha rahat bir tutum sergilemesiyle ödeme almaya yönelik gecikmeler de uzuyor. Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, alacak vadelerinin uzaması ve artan stok maliyetleri, nakit akışı sorunlarını tetikleyebilir. Bu konuda, Euler Hermes Kuzey Avrupa Bölgesel Risk Direktörü Kris Macauley şunları söylüyor: “2020 tamamen likiditeyi korumakla ilgiliyse, 2021’de fiyatlar açısından oldukça değişken bir piyasada fırsatları yakalamak için nakit akışını yönetmekle ilgiliydi. Nakit akışı alacakların tahsiline bağlıdır. Emtia fiyatlarındaki sürekli artışa bakıldığında, alacak riskleri sürekli artıyor ve şüpheli alacaklarda büyük bir artış yaşanması durumunda toparlanma kabiliyeti azalacaktır.”
YENİ İHRACAT ROTASI VE ÜRÜN ÇEŞİTLENDİRME FIRSATLARINI YAKALAMAYA ÇALIŞIN
Eşi benzeri görülmemiş bir devlet desteği dalgası sayesinde, 2021 yılında şirketlerin ödeme alamama riski kontrol altında kalmaya devam ediyor. Bu nedenle de şirketlerin yeni bir pazara açılmaları için en doğru zamanın bu zaman olduğuna yönelik görüşler güçleniyor. Müşteri tabanını yurt dışında çeşitlendiren işletmeler, ihracat yapmayan emsallerine göre tipik olarak daha üretken, daha kârlı, daha yenilikçi ve daha dirençli oluyorlar.
YALIN STOK YÖNETİMİ UYGULAMALARINI YENİDEN DEĞERLENDİRİN
Salgın öncesinde, birçok şirketin kâr marjları zaten baskı altındaydı. Bu da yalın tedarik zinciri olarak adlandırılan, stokların çok az tutulmaya çalışıldığı ucu ucuna tedarik zinciri modellerinin kullanılmasına yol açtı. Ancak bu yaklaşım artık etkili olmayabilir çünkü kısmen küresel konteyner kapasitesi kıtlığı nedeniyle teslimat süreleri uzuyor ve nakliye maliyetleri artıyor. Japon otomobil devi Honda’nın deneyimi buna en iyi örnek olabilir. Yalın tedarik zincirlerinin önde gelen uygulamacılarından biri olan Honda, salgının tetiklediği küresel tedarik gecikmeleri nedeniyle Birleşik Krallık’taki en büyük üretim tesisini yakın zamanda kapattı. Daha fazla stok seviyelerine sahip “daha çeşitlendirilmiş” bir tedarik zinciri modeli, nihayetinde işletmelerin talepteki güçlü büyümeyi yakalamasını ve zaman içinde maliyetleri düşürmesini sağlayabilir. Kris Macauley, bu konuda şu uyarıyı yapıyor: “Salgın, yalın tedarik zincirleriyle ilişkili riskleri ortaya çıkardı. Hangi biçimde olursa olsun bir sonraki krize dayanabilmeleri için şirketlerin yeniden yarattıkları ekstra kapasiteyi korumalarını tavsiye ediyoruz.”
2022 VE ÖTESİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME MÜMKÜN
Salgın, küresel ticareti neredeyse her yönüyle kesintiye uğrattı ve bu etkinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi bekleniyor. Bu dinamik ortamda mevcut eğilimler hızlanırken, yeni riskler de ortaya çıkıyor. Analistler, sürdürülebilir uzun vadeli büyümeyi planlarken göz önünde bulundurulması gereken temel faktörlere ek olarak yapısal iş gücü eksikliklerinin giderilmesi ve yeşil dönüşüme hazırlığa da dikkat çekiyorlar. Yapısal iş gücü sıkıntıları salgın öncesinde de mevcuttu. Ancak kriz, durumu daha da kötüleştirdi çünkü karantina kapanmaları sırasında kaybedilen çalışanların önemli bir bölümü yüksek büyüme gösteren sektörlere geçti. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojilerin kullanılması, bu sorunun uzun vadede çözülmesine yardımcı olacak en etkili yollar. Bunun en iyi örneklerinden biri Üretim 2.0 gibi akıllı endüstri planlarının sektörün beceri eksikliklerinin üstesinden gelmesine oldukça yardımcı olması ve şirketleri demografik değişime hazırlaması. Sonuç olarak, hükümetlerin iş gücü piyasalarını daha çekici hale getirecek müdahaleler yapmasını beklemek yerine şirketlerin uzun vadeli planlamalarına şimdiden başlaması gerekiyor. Bununla birlikte, yeşil dönüşümün şirketiniz için ne anlama geldiğini belirlemeniz ve çevresel zorluklara karşı proaktif ve zamanında müdahaleler için ne yapmanız gerektiğini planlamanız da önem taşıyor. Bu dönüşüme yeterince hazırlıklı olmayan şirketler, düzenlemeler karşısında bir şok yaşayabilir.
“2022’YE YÖNELİK ENDİŞELERİN EN GÜÇLÜLERİNDEN BİRİ, SALGIN SÜRESİNCE GEVŞEYEN PARA POLİTİKALARI SONUCU OLUŞAN ENFLASYONUN NASIL KONTROL EDİLECEĞİ ÜZERİNDE YOĞUNLAŞIYOR. 2022 YILININ YAZ ORTASINDAN İTİBAREN G7 ÜLKELERİNİN ÖNEMLİ BİR KISMINDA ENFLASYONUN DÜŞMEYE BAŞLAYACAĞI ÖNGÖRÜLSE DE KÜRESEL EMTİA, TARIMGIDA, ENERJİ FİYATLARI VE LOJİSTİK MALİYETLERİNE BAĞLI KÜRESEL ENFLASYON RİSKİ HALEN ÖNEMLİ BİR SORUN OLMAYA DEVAM EDECEK. BU DA 2022 İÇİN BİR BAŞKA RİSKİ GÜNDEME GETİRECEK: STAGFLASYON”