TÜRKİYE’DE ÜRETİMİ GERÇEKLEŞEN VE KARŞILAŞTIRMALI REKABET AVANTAJINA SAHİP OLMAYA BAŞLADIĞIMIZ MAKİNELERİN İTHAL MUADİLLERİNİN -YATIRIM TEŞVİK SİSTEMİ KAPSAMINDA- GÜMRÜK VERGİSİ MUAFİYETİNİN KALDIRILMASI, BU SEKTÖRLERDE YERLİ ÜRETİMİN ELDE ETTİĞİ REKABET AVANTAJLARININ ÇOK DAHA HIZLI BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKMASINA İMKÂN TANIYACAKTIR.
Gelin bu Sokratik sorunun cevabını birlikte arayalım. Türkiye’deki ithal makine tercihinin sektörel bazda ayrımının yapılabildiği, yatırımcının yerliithal makine tercihinin ne yönde değiştiğinin analiz edilebildiği tek veri seti, yatırım teşvik verisidir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yatırım teşvik istatistikleri 20012022 (en son Ağustos ayı verisi) yılları arasındaki 20 yıllık süreci kapsamaktadır. US97 ürün sınıflaması bazında açıklanan veriler, sektörel bazda analiz yapmaya müsaittir. Yatırım teşvik belgesine bağlanan yatırımların toplulaştırılmış verilerinin yer aldığı veri setinde “kapalı olan belgeler”, yatırımcının belge kapama vizesini gerçekleştirdiği ve tamamlanan yatırımları gösterirken, “açık olan belgeler” halihazırda yatırımın devam ettiğini bize söyler. Yatırım teşvik sistematiği, özü itibarıyla yatırımları cazip hale getirmeye yönelik olarak tasarlanmış bir modeldir. Yatırıma katkı oranı, gümrük vergisi muafiyeti, KDV istinası gibi bölgesel ve yatırım türü bazında farklılaşan destek kalemleriyle Türkiye’de yatırım ortamını iyileştiren bir sistem olarak çalışır.
Modelin dezavantajı ise özellikle gümrük vergisi muafiyetinin, ithal makineye olan talebi canlı tutmasıdır. 2021 ve 2022 yıllarında yapılan düzenlemelerle birlikte teşvik sistemi, yerli makine üretimi karşısında ithal makinenin sahip olduğu haksız avantajın ortadan kaldırılmasına yönelik olarak güncellenmişti. Bu güncellemeye göre, belirlenen ithal makine ekipmanlardaki gümrük vergisi muafiyeti kaldırılırken, kullanılmışyenileştirilmiş olarak teminine izin verilmeyeceği de belirtilmişti. 200’dan fazla GTİP kodunu kapsayan bu düzenlemeyle birlikte Türkiye’de üretilen makine/ekipmanın ithal rakipleri karşısında maruz kaldıkları dezavantaj da azalmıştı. Şimdi, çok basit bir şekilde yatırım teşvik sistemi kapsamında ithalatı yapılan makine/ekipman analizini, “imalat sanayisi” yatırımları özelinde gerçekleştirelim: Tablo 1, son üç yılda açık ve kapalı tüm teşvik belgeleriyle gerçekleştirilen imalat sanayisi yatırımları içerisinde ithal makine, yerli makine ve bina yatırımlarının oranını gösteriyor. Tablodan görüleceği üzere, 2020 yılında yüzde 54’e yakın olan ithal makine oranı, 2022 yılının Ağustos ayına geldiğimizde yüzde 46’ya gerilemiş durumda. Buna karşılık, yerli makine oranı yüzde 31’den yüzde 33,5’e yükselmiş. Daha da ilginci, yüzde 11 ila yüzde 12 bandında hareket eden bina yatırımı oranının 2022 yılının ilk yarısında yüzde 16’yı aşmış olması. Bu makale açısından önemli olan nokta, bu değişimlerin nedenidir. Ne yazık ki nedensellik analizlerini mevcut toplulaştırılmış veri üzerinden gerçekleştirmek mümkün değil. Ancak aşağıda sayacağım maddeler, olasılık dâhilinde bu değişimde etkili olan nedenleri içeriyor:
- Yükselen döviz kuru, ithal makineye olan talebi azaltmıştır.
- 2021 ve 2022 yıllarında yatırım teşvik sisteminde yapılan değişiklikler, ithal makineye olan talebi azaltmıştır.
- Artan inşaat maliyetleri neticesinde bina harcamalarının toplam yatırım tutarından aldığı pay artmış, buna bağlı olarak ithal makinenin payı azalmıştır.
- Artan kur, yerli makine üreticilerinin ithal rakiplerine karşı rekabetçi avantaj kazanmasına neden olmuş, bu da yerli makineye olan talebi artırmıştır.
Bu etkenlerden hangisi ya da hangilerinin ne derece etkili olduğunun mutlaka analiz edilmesi gereklidir. Böylece politika yapıcılar, yerli makine sektörünün ithal makine karşısında dezavantajlı konuma düşmemesi için gerekli tedbirleri zamanında alabilirler. Çünkü Türkiye’de üretimi gerçekleşen ve karşılaştırmalı rekabet avantajına sahip olmaya başladığımız makinelerin ithal muadillerinin yatırım teşvik sistemi kapsamındagümrük vergisi muafiyetinin kaldırılması, bu sektörlerde yerli üretimin elde ettiği rekabet avantajlarının çok daha hızlı bir şekilde ortaya çıkmasına imkân tanıyacaktır. Böylece oluşacak ölçek ve alan ekonomilerinin etkisiyle, makine sektörü hem iç pazarda hem de ihracat pazarlarında rekabetçi hale gelecektir. Yapılabileceklerin başında “erken uyarı sistemi” geliyor. Ticaret Bakanlığı’nın hayata geçirebileceği ve dış ticaret verileri üzerinden çalışan “erken uyarı sistemi” ile özellikle farklı GTİP’ler üzerinden ticaret ve trafik sapması yoluyla Türkiye’ye haksız şekilde makine getirilmesinin önüne geçilebilir. Makine ithalatına ilişkin herhangi bir GTİP’te olağandışı bir hareketliliğin tespit edilmesi durumunda sistem Bakanlığa haber verecek, ithal edilen makine/ekipmanın herhangi bir haksız rekabet yaratıp yaratmadığı uzmanlar tarafından değerlendirildikten sonra gerekli tedbirler zamanlıca alınabilecektir. Son olarak, dönemsel olarak gerçekleştirilecek olan etki analizleri, makine ithalatına yönelik getirilen düzenlemelerin pazarda yarattığı etkinin boyutlarını kısa ve orta vadede belirleyebilir. Buna göre, etki analizlerinin gösterdiği sonuçlar çerçevesinde sisteme gerekli müdahaleler doğru zamanda ve doğru şekilde yapılabilecektir.