IMF verilerine göre, mevcut büyüme hızını sürdürmesi halinde 2016 yılında dünyanın en büyük ekonomik gücü ABD’yi...
IMF verilerine göre, mevcut büyüme hızını sürdürmesi halinde 2016 yılında dünyanın en büyük ekonomik gücü ABD’yi geride bırakacağı tahmin edilen Çin; Türk makine üreticilerine aşılmaz gümrük duvarları örüyor.
Çin 1990’lı yılların başından itibaren yabancı sermayenin gözdesi haline geldi. Yabancı yatırımlara ayrıcalıklı muamele yerine ülkenin bu anlamda bir doyuma ulaştığı düşüncesi ile yerli ve yabancı yatırımlara eşit muamele anlamına gelen ve uluslararası kabul gören, “Milli Muamele” ilkesini uygulamaya koydu. 1995 yılında hazırlanan dış ticaret kanunu çerçevesinde hareket eden Çin Halk Cumhuriyeti, bu tarihten itibaren dış ticaretini, yabancı sermayeli kuruluşlar istisna olmak üzere, ticaret planlama mekanizması ilkeleri uyarınca, Dış Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Bakanlığı (MOFTEC) yürütüyor. Ülkede dış ticaret faaliyetleri, ulusal ve bölgesel düzeyde örgütlenmiş dış ticaret şirketleri (FTC) yoluyla gerçekleşiyor. İhracata ilişkin “zorunlu planlama” kaldırılmakla birlikte bazı ürünler üzerindeki lisans uygulaması devam ediyor. Ancak ithalatta “plan”, yerli üretimi korumak ve döviz rezervini kontrol etmek amacı ile önemini sürdürüyor. Çin’in 2005 yılında başlattığı döviz kuru sistemi reformu da hedeflenen doğrultuda ilerliyor. Son beş yılda efektif bazda yüzde 45 değerlenen Yuan, önümüzdeki yıllarda yıllık ortalama yüzde 5 değer kazanması bekleniyor. Çin’in ekonomi politikasındaki başlıca hedeflerini; kredilerin genişletilmesi, Yuan’ın yüksek tutulması ve 12. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na devam edilmesi başlıkları oluşturuyor. Ayrıca, kamu ihaleleri yoluyla gayrimenkul ve ihracat sektörlerindeki olası durgunluğu gidermek için kamu harcamalarının artırabileceği düşünülüyor.
2008 yılı resmi rakamlarına göre 1,32 milyar olan Çin nüfusunun, 21. yy ortalarına kadar artmayı sürdüreceği ve 1,6 milyar civarında dengeleneceği bekleniyor. Uygulanan politikalar sonucunda azalarak da olsa artmaya devam eden nüfus içinde yaşlıların gençlere oranı giderek yükseliyor. Ülke nüfusun yüzde 91,6’sı Han kökenli Çinliler’den, yüzde 16,7’si ise aralarında Uygurların da bulunduğu çeşitli etnik gruplardan oluşuyor. Çin’de ailelerin tek çocuk sahibi olmaları teşvik edilen bir uygulama olarak öne çıkıyor. Yüksek nüfus, Çin için en büyük sorunlardan birisini teşkil etmenin yanı sıra, büyük bir ekonomik güç kaynağı olma niteliğinde. Çin’de kentleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte orta gelirli nüfusun beklenenden daha hızlı artarak, toplumun gelişmesinde önemli bir güç haline geleceği düşünülüyor. Bu durumun kentlerdeki toplumsal yapının yanında, siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmelerin yapısını da derinden etkilemesi bekleniyor. Gelecek 10 yıl içinde yaklaşık 70 milyon kişinin iş gücüne katılacağı öngörülüyor. Bu kitlenin yarattığı baskının, yüksek büyüme oranlarını önümüzdeki dönemde de zorunlu kılacağı hesaplanıyor. Çin’in gelişme yolunda önündeki en büyük engellerinden birisi ise bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak altyapının olmayışıdır. Bu yöndeki eksikliklerin giderilmesi amacı ile büyük yatırımlaryapılmaya devam ediyor.
EKONOMİK PARAMETRELER
Çin, maden ve mineraller yönünden zengin ülkeler arasında yer alıyor. Aralarında demir, demir alaşımlı metal cevherleri, çelik, çimento, alüminyum, fosfat, tungsten, molibden ve titanyumun bulunduğu yaklaşık 17 maden ve mineral türünde dünya liderliğini üstleniyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Ruoqiang ilçesinde, geçen dört yıl boyunca yapılan aramalar sonucu 1 milyon 280 bin ton tutarında nikel rezervi bulundu. Son dönemde, arama çalışmaları yoğunlaştıktan sonra bulunan rezervin 2 milyon tonu aşması bekleniyor. Çin, uzay teknolojisi ve elektronik alanında kullanılan bazı ender bulunan madenlerin de artan orandaki üreticisi ve ihracatçısı durumundadır. Rusya ve Kanada’dan sonra yüzölçümü en geniş ülke olan Çin Halk Cumhuriyeti, sahip olduğu hidroelektrik güç potansiyeli ve kömür rezervleri açısından da dünya birincisidir. Ancak üretilen kömürün kalitesi düşüktür. Yer yer karşılaşılan enerji darboğazları ülkenin ekonomik gelişmesinin önündeki en önemli engellerden biri olarak görülüyor. Çin dünya kömür üretiminin yüzde 48,2’sini karşılarken dünya demir cevheri ithalatınında yüzde 60’ını yapıyor. Ayrıca Çin sanayide dünyada üretilen bakırın yüzde 40’ını kullanır. Çin’de hali hazırda toplam enerji ihtiyacının yüzde 70’i kömürden elde edilir. Dünya petrolünün yüzde 10,6’sını tüketerek ABD’den sonra en çok petrol kullanan ikinci ülke olan Çin, kullandığı ham petrolün çok önemli bir kısmını ithal ediyor. Ülkenin güneyinde bulunan doğal gaz rezervleri henüz işler hale getirilemeyen Çin, dünya doğalgazının yüzde 3,4’ünü tüketiyor. Son 10 yılda Çin’in doğalgaz tüketimi dört kattan fazla artış gösterdi. Çin ayrıca dünyadaki rüzgar enerjisi kapasitesinin yüzde 22,4’üne sahiptir ve bu yönüyle dünyada ilk sıradadır. 16. ve 17. yüzyıllarda Hindistan ile birlikte dünyanın en büyük iki
ekonomisinden biri olan Çin’in son 10 yıldaki ekonomik yükselişi dikkat çekicidir. Merkezi planlamadan ayrıldığı 1978 yılından bu yana Çin, yılda ortalama yüzde 10 oranında büyüme kaydediyor. Özellikle ülkenin doğu kıyıları hissedilir ölçüde bir gelişme gösteriyor. Ancak ekonomik büyümenin hızı istikrarlı değildir. Tüketim eğilimi artarken fiyatlar da yükselmiş ve bununla beraber yabancı yatırımlar ve şehirlerde kişi başına düşen gelir miktarı da paralel oranda artmıştır. Bazı gözlemciler Çin’in resmi olarak açıklanandan çok daha hızlı büyüdüğünü öne sürer. Çin’de reform döneminde ekonomik büyüme, kıyı bölgelerinde çok daha hızlı gerçekleşti. 1980’li yıllarda ve 1990’ların başında, Guangdong Eyaleti ve genel olarak İnci Nehri Deltası, en hızlı büyüyen bölge oldu. Bu bölge; sermaye, teknoloji ve müteşebbis becerilerini komşusu olan Hong Kong’dan almasıyla tanınır. 1990’lı yıllarda yine Fujian ve Guangdong Eyaleti Tayvan kaynaklı yatırımlara konu oldu. 1990 yılından bu yana Çin’deki Tayvan kaynaklı yatırımların 100 milyar doları geçtiği hesaplanıyor. Kuzey doğudaki Shandong Eyaleti ise Japonya ve Güney Kore kaynaklı yatırımlara ev sahipliği yapar. Son olarak resmi otoritelerin dikkati “Ejderhanın Başı” olarak tanımlanan Yangtzhe Deltası’nın geliştirilmesinde, yani Şanghay Bölgesi’nde yoğunlaştı. 2011 yılında Şanghay’da satın alma gücü paritesiyle hesaplandığında kişi başı milli gelir, Güney Kore’ye eşittir. Fakat ülkenin doğusundaki bu gelişmelerin batı bölgelerine ve ülkenin iç kısımlarına sıçraması beklentileri gerçekleşmedi.
ÇİN’İN DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ YERİ
IMF raporlarına göre 1980 yılında Çin’in dünya ekonomisindeki payı yüzde 2 iken, bu oran 2010 yılında yüzde 13,6’ya yükseldi. Dünya Bankası verilerine göre Çin’de 1980 yılından bu yana, 600 milyonu aşkın kişi yoksulluktan kurtuldu. Çin ekonomisi, 2011 yılının ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,6 büyüdü. Ülkede bu yılın ilk yarısında kişi başına düşen milli gelir kentsel bölgelerde yüzde 7,6 ve kırsal bölgelerde ise yüzde 13,7 arttı. Büyüme rakamlarıyla herkesi kıskandıran bir performans gösteren Çin, dinamikliğiyle de durgunlaşan ekonomilerden sıyrılır. Çin’in bu performansı değerlendirilirken ülkenin hala gelişmekte olan ekonomiler arasında olduğu da unutulmamalıdır.Çin, son 10 yıldaki ekonomik atılımıyla ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline geldi. Batı ekonomileri krizle boğuşurken, Çin 2011 yılında yüzde 9, 2012 yılında ise 7,5 oranında büyüdü. Ülkenin 2012 yılı ilk GSYİH’si ise 7,8 trilyon dolar olarak kaydedildi. Diğer yandan Çin’in hızlı ekonomik büyüme gücüyle ABD’yi geçebileceğine yönelik tahminler sıkça yapılıyor. IMF, Çin’in 2016 yılı itibariyle ABD ekonomisini geçerek, dünyanın bir numaralı ekonomisi olacağını öngörüyor. IMF’ye göre 2016 yılında Çin, dünyanın bir numaralı ekonomisi olacak ve küresel ekonomideki ABD devri sona erecektir. Yine IMF tahminlerine göre, Çin ekonomisinin büyüklüğü 2011 yılında 11,2 trilyon dolardan, 2016 yılında 19 trilyon dolarlık bir orana erişecek. Buna karşın ABD ekonomisinin 2011 yılındaki 15,2 trilyon dolarlık büyüklükten, 2016’da 18,8 trilyon dolar açıkmış olması durumunda bile yine Çin’i geçemeyeceği öngörülüyor. IMF tahminlerine göre 2016’da ABD’nin dünya ekonomisindeki üretim payı yüzde 17,7 olurken Çin’in payı yüzde 18 olacak. Bugün itibariyle ABD, açıklarını kapatmak için Çin’in atacağı adımları izlerken Avrupalılar da borç krizinden kurtulmak amacıyla Çin’in kapısını çalmaktadır. 2011 yılında küresel büyümenin yüzde 35’i Çin kaynaklı iken gelişmiş ülkelerin payı yüzde 20’de kaldı.
ÜLKEDEKİ ÖNEMLİ SEKTÖRLER
Tarım, Çin ekonomisi için önemli bir sektördür. 2012 yılında tarım sektörünün nominal GSYİH’ya olan katkısı yüzde 9,3 civarında gerçekleşti. Ülkede toplam istihdamın yüzde 37’si tarım sektöründe çalışarak; çiftçilik, ormancılık, besicilik ve balıkçılık ile geçinir. Tarımda kolektif mülkiyetten özel mülkiyete geçilen 1978-2001 döneminde tarım kesiminin net geliri beş kat arttı. 2000-2007 döneminde kişi başına net kırsal gelir yüzde51,9 oranında yükseldi. Çin’de 2012 yılı itibariyle şehirleşme oranının yüzde 52’ye ulaşması kırsal kesimin gelir artışının düşük kalmasına yol açtı. Çin’de tarımsal gelir, özellikle kentlerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerdedir ve ayrıca bölgesel farklılıklar da gösterir. 2012 yılına gelindiğinde kişi başına düşen kentsel gelirin kırsal gelire oranı 3,3’e yükseldi. 1983 yılında bu oran 1,8 olarak ölçülmüştü. Yüzölçümü 9,561 milyon kilometrekare olan Çin’de bu alanın yaklaşık yüzde 10’u ekilebilir alandır. Buralarda pirinç, buğday, süt, şeker kamışı ve bazı tropikal ürünler yetiştirilir. Büyük bir tarım ülkesi olan Çin tarihinde ilk defa 1994 ve 1995 yıllarında önemli miktarlarda hububat -buğday ve pirinç- ithal etmek zorunda kaldı. Uzun vadede Çin’de hububatın yanı sıra diğer gıda maddeleri arzında da problemler yaşanması bekleniyor. Diğer taraftan Çin yetkilileri ise tarımsal üretimin kendi kendine yeterlilik hususunda bir problem yaratmadığı, normal şartlarda iyi bir planlama ile hububat ithalatının, toplam tüketimin yüzde 5’ini geçmeyeceğini belirtiyor.Ülkede hayvancılık, özellikle balıkçılık yaygındır. Zaman içinde tarımsal üretim tekniklerinde ve tarımda kullanılan makinelerin teknolojik seviyelerinde önemli iyileştirmeler sağlandı.
2012’DE ÇİN SANAYİSİ YÜZDE 7,8 BÜYÜDÜ
Çin’in son yıllardaki toplam sanayi çıktısında çok büyük artışlar gözlendi. 2012 yılında sanayideki büyüme oranı yüzde 7,8 oldu. Bu artış öncelikle köy ve kasaba işletmeleri tarafından gerçekleştirildi. Dolayısıyla yerel tarımsal artık değerin, düşük teknolojili emek yoğun imalat sanayi yatırımları olarak vücut bulduğu söylenebilir. Özellikle 1992’den itibaren, ülkede sayıları hızla artan yabancı sermayeli kuruluşların da katkısıyla önemli ölçüde bir üretim artışı yaşandı. Çin ekonomisi pek çok sanayi alanında yetkinliğe ulaşmış durumdadır. Modern metalürji, madencilik ve enerji ekipmanları, uçak yapımı, otomobil üretimi, büyük makine parçaları, döküm, uzay sanayi, büyük enerji devreleri,elektronik, iletişim ekipmanları, ölçüm araçları gibi sektörler sondönemde Çin ekonomisinin faaliyet alanını oluşturur. Çin halen madencilik, enerji santrali, metalürji, akaryakıt, kimyasallar, otomotiv ve gemi yapımı konularında tamamen kendi geliştirdiği teknik imkanları kullanır. Çin’deki madenlerin yüzde 60’ı devlet tarafından işletilir. Kömür fiyatlarının çok düşük olması bu alandaki yatırımları özendirmekten uzaktır. Çin’in yer altı kaynakları ihtiyacının büyük bölümünü Sincan Uygur Özerk Bölgesi karşılar. Ayrıca burası berilyum, mika ve bakır gibi maden yatakları konusunda da Çin’deki en büyük rezervlere sahip bölgedir. Ülkede, Tayvan ve Hong Kong’daki diğer etnik Çin toplulukları kadar olmasa da potansiyel altın tüketim talebi oldukça yüksektir. Çin dünyadaki beşinci büyük altın üreticisidir. 1994 yılında altın madenciliğinde yabancı ortaklığa izin verildi. Çin son dönemde yüksek teknolojili sanayiler için gerekli ender metallerin üretici ve ihracatçısı konumuna yükseldi. Bu madenler arasında vanadyum, titanyum, germanyum, galliyum, polikristalin ve silikon bulunur. Çin’in büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda ülkedeki konut ve altyapı yatırımlarıyla bunlara ilişkin malzeme talebinin de daha uzun bir süre devam etmesi bekleniyor. 40 milyar metrekare bina alanına sahip olan Çin’deher yıl 2 milyar metrekare yeni binainşa ediliyor. Dünya Bankası’na göre bina artış hızı dikkate alındığında, 2015 yılı itibarıyla tüm dünyadaki binainşaatlarının yarısının Çin’de gerçekleşeceği hesaplanıyor. 2011-2015 yılları arasında 36 milyon adet yeni konut inşa etmeyi hedefleyen Çin, bu sayede şu anda yüzde 7 olan şehirlerdeki ev sahiplerinin oranını 2015 yılı sonunda yüzde 20’ye çıkarmış olacak.Çin’in altyapısında en büyük eksiklik ulaşım ve haberleşmede duyuluyor. Çin’de bugün itibariyle 502 aktif havaalanı var. 2012 yılında 82 milyon yolcuya hizmet veren Pekin Uluslararası Havaalanı dünyanın en büyük ikinci havaalanı unvanını aldı. Çin’de 130’u uluslararası ulaşıma açık 2 binden fazla liman bulunur. 2012 yılı itibariyle dünyanın en yoğun 20 limanının 10’u Çin’dedir. Ayrıca Çin 6 bin 300 km’lik hızlı tren ağıyla dünyanın en büyük hızlı tren ağına sahip. Buna rağmen Çin’de bugünkü ulaşım altyapısının talebin ancak yüzde 60’ına cevap verebildiği tahmin ediliyor. Ülkedeki havayolu taşımacılığı malzeme, ileri teknoloji ve eğitimli personel eksikliği içinde bulunuyor. Çin’in enerji talebi son 30 yıldaki ekonomik performansa paralel olarak son 10 yılda toplamda yüzde 110 oranında büyüdü. Çin 2009 yılında ABD’yi geride bırakarak dünyadaki en büyük enerji tüketicisi oldu.
2011- 2015 dönemini kapsayan 12. Beş Yıllık Kalkınma Planı uyarınca, enerjideki artan talebe önlem olarak verimliliği arttırma ve endüstri kümelenmeleri gibi uygulamalar hayata geçirilmeye başlandı. Çevre kirliliğinin Pekin’de olduğu gibi birçok bölgeyi etkilemesi sebebiyle alternatif enerji kaynaklarına yönelim başladı. Bu kapsamda doğalgaz, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının artırılması hedefleniyor. Ancak bu dönüşümün oldukça uzun sürede gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Örneğin, dünyada hali hazırda elektrik üretiminin yüzde 20’si doğalgaz kaynaklarından elde edilirken Çin’de bu rakamın yüzde 10’a ulaşması ancak 2020 yılında gerçekleşebilecek. Bunun yanı sıra, ülkede 2012 yılında 500 milyon ton olan petrol tüketiminin 2020 yılında yüzde 45 artışla 726 milyon tona ulaşması bekleniyor. 2012 yılında 120 milyon ton olarak kaydedilen doğalgaz tüketiminin ise, 2020 yılında yüzde 170 artarak 324 milyon tona ulaşması bekleniyor. Tüm bu gelişime rağmen, Çin’de kömürün bol ve ucuz bir enerji kaynağı olması sebebiyle daha uzun yıllar boyunca en çok kullanılan enerji kaynağı olacağı düşünülüyor. Çin’de 2012 yılında enerjide kömür kullanımı oranı yüzde 64,3 olarak kaydedildi. Çin’de; Guangdong, Jiangsu, Zhejiang, Shandong, Fujian, Şanghay ve diğer başlıca bölgelerdeki üretim, toplam üretimin yüzde 80’inden fazlasını oluşturuyor. Üretimin yüzde 90’ından fazlası Çin anakarasında yapılıyor. İç pazardaki talep taşrada üretim yapan firmalarla karşılanmaya çalışılırken, şehirlerdeki küresel firmalar genellikle dış ticarete yönelik üretim gerçekleştiriyor. Çin’de perakende sektörü ekonomik büyümeden pozitif yönde etkileniyor. 2009 yılı hariç son beş yılda her yıl yüzde 10’un üzerinde bir büyüme gerçekleşti. Perakende sektöründeki büyüme oranı toplamda 78,7 olarak kaydedildi. Bu büyümede en büyük pay sahibi ise hükümetin iç talebi artırmaya yönelik politikaları ve sektöre yönelik artan yabancı yatırımlar oldu. Çin’in perakende sektörünün her geçen yıl büyüyüp küresel perakende pazarındaki payını giderek artırması bekleniyor. 2020 yılına gelindiğinde Çin’in, küresel perakende pazarındaki satışların yüzde 36’sına sahip olacağı öngörülüyor.
YABANCI YATIRIMLARIN DURUMU
Çin’de işçi ücretlerinin artık eskiden olduğu gibi düşük bir seviyede seyretmemesi ve gelişmiş ülkelerden gelen ihracat talebinin azalmaya başlaması, doğrudan yabancı yatırımlarda azalma olabileceği tahminlerini güçlendirmeye başladı. Fakat artan iç talep, bu yöndeki tahminleri tersine çevirebilir. Çin’deki yabancı yatırımların, hizmet sektöründeki payının yükselen Çin ekonomisinin de etkisiyle giderek artış göstereceği düşünülüyor. Doğu kıyı şeridinde artık ucuz iş gücü bulunamaması ve bu bölgelerin yükselişinin durmaya başlamasıyla yatırımlar artık daha çok ülkenin iç kesimlerine kaymaya başladı. Bu anlamda 2000 yılında, Çin’deki toplam yatırımların yüzde 80’i doğu kıyı şeridinde yapılırken 2017 yılına gelindiğinde bu oranın yüzde 50’ye düşeceği öngörülüyor. 2012 yılında Çin’deki doğrudan yabancı yatırımların değeri 111,7 milyar dolar seviyesine yükseldi. 2007-2012 döneminde imalatsanayisindeki doğrudan yabancı yatırımlarının ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 5,2 olarak kaydedildi. Aynı dönemde ücretlerin yıllık ortalama yüzde 13 artış göstermesi ise yatırımcıları sermaye yoğun sektörlere yatırım yapmaya zorladı. Çin ticaret politikası gereği tarife ve tarife dışı birçok engel uyguluyor. Tarife dışı engeller, merkezi ve bölgesel düzeyde Ekonomik ve Ticari Komisyon, Devlet Planlama Komisyonu ve Dış Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Bakanlığı (MOFTEC)tarafından yürütülüyor. Ülkede vergiler kademeli olarak düşürülmesine rağmen, tarifeler genel görünüş itibarıyla yüksek bulunuyor. Burada temel amaç ithalatın kısıtlanması yoluyla yerel endüstrilerin korunması olarak öne çıkıyor. Çin’de; Shenzhen, Zhuhai, Shantou, Xiamen ve Haiana Adası olmak üzere beş ÖzelEkonomik Bölge (SEZ) bulunuyor.SEZ’lerdeki firmalar bu bölgelerde kullanılmak üzere ithal edilen mallara ilişkin tarife indirimleri ve vergi avantajlarındanyararlanabiliyor. Buna ek olarak 14 “Açık Kıyı Şehri” ve bölgesi, yabancıyatırım projelerine yatırım teşvikleri vermenin yanı sıra, gerekli ekipman ve teknoloji ithalatına da gümrüksüz giriş imkanı sağlıyor. Ayrıca ülkede 200 kadar Ekonomik ve Teknolojik Gelişme Bölgesi bulunuyor. Bu bölgeleryabancı yatırımcılar için çeşitli kolaylıklar sağlıyor.
Bilim Parkları ve Yüksek Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde ise özellikle ileri teknoloji gerektiren aktiviteler için bazı imtiyazlar sunuluyor. Vergi muafiyeti, özel finansman, inşaat yardımı, hammaddeler için ithalat izni zorunluluğundan muafiyet bu imtiyazlar arasında sayılabilir. Çin’de ayrıca üç Serbest Ticaret Alanı, iki İhracat İşleme Bölgesi de (EPZ) bulunuyor. Bu bölgelerde ithalat her türlü vergiden muaftır ve buradaki ürünlerin iç piyasaya satış yasaktır. Anılan iki İhracat İşleme Bölgesi, Serbest Ticaret Bölgeleri’yle benzerlik taşır. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü‘ne (DTÖ) girişi bütün bu uygulamalarının standart bir temele oturtulması ile yakından ilgilidir. İthalat sırasında gümrüklerin şeffaflıktan yoksun olması temel problemlerden biridir. Aynı ürün gümrük giriş kapısı itibariyle farklı gümrük vergi oranlarına tabi olmakla kalmayıp, gümrük vergisinin pazarlık suretiyle belirlenmesi de söz konusu olabiliyor. Zira yerel otorite, gümrük vergisini belirlemede esnekliğe sahiptir. Dış ticaret yapan bütün kuruluşlar MOFTEC’in himayesi altındadır. Ülke genelinde sadece MOFTEC tarafından izin verilen kuruluşlar dış ticaret yapabilir. Dış ticaret uygulamalarında İki resmi model bulunur: Dış ticaret yapma iznine sahip Dış Ticaret Şirketleri (FTC) ve Üretim Şirketleri. Üretim Şirketleri kendi ürünlerini ihraç ve gerekli girdileri ithal edebilir. İki tip şirket de tarifeler, kotalar, izinler ve döviz kuru itibariyle FTC’ler gibi muamele görür. İthal edilen ürünlerin kontrolü devlet makamları tarafından yapılır. Herhangi bir bağımsız şirketin Çin limanlarında çalışmasına izin verilmez. Anlaşmazlık halinde ihracatçının olayı tarafsız bir kuruma havale etmesi mümkün değildir. Çin Hükümeti’nin Ocak 1999’dan itibaren özel sektöre ihracat yapma hakkı tanınmasıyla dış ticaret yapma izni olan özel firma sayısında önemli bir artış kaydedildi.
ÇİN-TÜRKİYE TİCARİ İLİŞKİLERİ
Ticaret alanında Türkiye’nin hedef ülkelerden birisi olarak belirlediği Çin, hem Uzakdoğu’daki en büyük ticaret ortağımız, hem de en çok ithalat yaptığımız üçüncü ülkedir. Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkiler, 2000 yılından bu yana düzenli bir gelişme gösterir. İkili ticaret 2005 yılında 7,4 milyar dolar, 2010 yılında ise 19,5 milyar dolara yükseldi. 2011 yılında ise ilk kez 20 milyar doları aşarak 24,1 milyar dolar seviyesine ulaştı. 2012 yılında da aynı seviyeyi koruyarak 24,1 milyar dolar olarak kaydedildi.
İkili ticari ilişkilerdeki memnuniyet verici gelişmeye rağmen, Çin ile ticarette Türkiye’nin karşılaştığı dış ticaret açığı yıllar itibariyle artış gösteriyor. İkili ticarette, 2010 yılı itibariyle Türkiye aleyhine gerçekleşendış ticaret açığı 14,9 milyar dolarken bu rakam 2011 yılı itibariyle 19,2 milyardolar oldu. 2012 yılında ise dış ticaretaçığında bir azalma yaşandı ve 18,5 milyar doların altında bir rakama ulaşıldı. Türkiye’nin Çin’e ihracatı yıllar itibariyle artış gösterse de, gerek Çin’in ithalat potansiyeli gerekse Türkiye’nin üretim ve ihracat kapasitesi dikkate alındığında ulaşılan sonuçlar otoriteler tarafından yeterli görülmez. 2002 yılında 268 milyon dolar olan Türkiye’nin Çin’e ihracatı, 2007 yılında 1,04 milyar dolara; 2012 yılında ise 2,83 milyar dolara yükseldi. Çin ile ticari ilişkilerimiz genel olarak ithalat ağırlıklı bir gelişim sergiler. 2000 yılında 1,3 milyar dolar olan ithalatımız, 2005 yılında 6,8 milyar dolar; 2010 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 35 oranında artarak, 17,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2011 yılında yine aynı oranda artarak 21,6 milyar dolara ulaştı. 2012 yılında ise, 2009’dan bu yana ilk kez Çin’den yaptığımız ithalatta düşüş görüldü.
ÇİN’İN 2012 YILI MAKİNE İHRACATI 376 MİLYAR DOLAR OLDU
Çin’in 2012 yılı makine ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 6,3 artarak 376 milyar dolara yükseldi. Çin’in 2011 yılında makine ihracatı 353,8 milyar dolar olarak kaydedilmişti. Çin 2012 yılında en fazla ABD’ye makine ihraç etti. 2011 yılında ABD’ye 82,1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken bu rakam 2012 yılında, yüzde 4,8 artışla 86 milyar dolar seviyesine yükseldi. Çin’in en fazla makine ihraç ettiği ikinci ülke Hong Kong oldu. 2012 yılında söz konusu ülkeye 54,2 milyar dolar değerinde ürün ihraç edildi. Yüzde 17,4 artışın olduğu Hong Kong’a, 2011 yılında ihraç edilen makinelerin değeri 46,2 milyar dolardı. Çin’in en fazla makine ihraç ettiği ülkeler listesinin üçüncü sırasında ise Japonya yer alıyor. Japonya’ya 2011 yılında 23,8 milyar dolar değerinde ürün gönderilirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 4 artışla 25,8 milyar dolar oldu. Çin’in 2012 yılında bir önceki yıla oranla makine ihracatını en fazla artırdığı ülke Tayland oldu. Tayland’a 2011 yılında 5,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren Çin’in, 2012 yılında söz konusu ülkeye ihracatı yüzde 30,5 artışla 6,8 milyar dolar seviyesine yükseldi. Çin’in Türkiye’ye yönelik makine ihracatı 2011 yılında 3,3 milyar dolar seviyesindeyken bu rakam 2012 yılında yüzde 16 artışla 3,9 milyar dolar oldu. Türkiye, Çin’in en fazla makine ihraç ettiği ülkeler listesinin 23. sırasında yer alıyor.
Çin’in 84. fasılda en fazla ihracat gerçekleştirdiği ilk üç ürün grubu: Otomatik bilgi işlem makineleri ve bunlara ait birimler; 84.69 ila 84.72 pozisyonlarındaki makine ve cihazlarda kullanılmaya elverişli aksam-parça-aksesuarları; baskı yapmaya mahsus makineler, kopyalama ve faks makineleri, bunların aksam, parça ve aksesuarları şeklinde sıralandı. İlk sırada yer alan otomatik bilgi işlem makineleri ve bunlara ait birimler kaleminde Çin, 2011 yılında 152 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken bu rakam 2012 yılında yüzde 7,5 artışla 163,4 milyar dolar oldu. Listenin ikinci sırasındaki 84.69 ila 84.72 pozisyonlarındaki makine ve cihazlarda kullanılmaya elverişli aksam-parça aksesuarları kaleminde Çin’in 2012 yılı ihracatı 30,4 milyar dolar olarak kaydedildi. Listenin üçüncü sırasında bulunan baskı yapmaya mahsus makineler, kopyalama ve faks makineleri, bunların aksam, parça ve aksesuarları kaleminde Çin’in 2011 yılı ihracatı 25,1 milyar dolarken bu rakam, yüzde 0,2 artışla 2012 yılında 25,2 milyar dolar seviyesine yükseldi. Çin’in 2012 yılında bir önceki yıla oranla ihracatını en fazla artırdığı ürün grubu, yüzde 12,6 ile sıvılar için pompalar (ölçü tertibatı olsun olmasın) oldu. 2011 yılında söz konusu ürün grubunda 5,2 milyar dolar değerinde ürün ihraç edilirken 2012 yılında bu rakam 5,8 milyar dolara yükseldi.
ÇİN EN FAZLA JAPONYA’DAN MAKİNE İTHAL EDİYOR
Çin’in makine ithalatı 2012 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 8,7 azalarak 182 milyar dolar seviyesine geriledi. 2011 yılında Çin’in ithal ettiği makinelerin değeri 199 milyar dolardı. 2012 yılı rakamlarına göre Çin’in en fazla makine ithal ettiği ülkeler listesinin ilk sırasında 35,9 milyar dolarla Japonya yer alıyor. Çin’in Japonya’dan gerçekleştirdiği ithalat bir önceki yıla göre yüzde 21,5 azaldı. Çin’in 2011 yılında Japonya’dan ithal ettiği makinelerin değeri 45,8 milyar dolardı. Listenin ikinci sırasında re-import yoluyla en fazla ithalat kendi gümrüklerinde gerçekleşti. 2011 yılında 22,9 milyar dolar olan rakam, 2012 yılında yüzde 22,4 artarak 328 milyar dolara yükseldi. Çin’in en fazla ithalat gerçekleştirdiği ülkeler listesinin üçüncü sırasında ise Almanya bulunuyor. Çin 2012 yılında Almanya’dan, 24,5 milyar dolarlık makine ithal etti. Yüzde 13,8 azalan Çin’in Almanya’dan ithalatı, 2011 yılında 28,5 milyar dolardı. Çin’in 2012 yılında, 2011 yılına oranla makine ithalatını en fazla artırdığı ülke Filipinler oldu. Çin, 2011 yılında Filipinlerden 2011 yılında 4,4 milyar dolar değerinde makine ithal ederken 2012 yılında bu rakam yüzde 36,4 artışla 6 milyar dolara yükseldi.
Çin, makine ithalatında 37. sırada bulunan Türkiye’den 2011 yılında 92 milyon dolar değerinde ürün ithal ederken bu rakam 2012 yılında yüzde 12,8 azalarak 80,2 milyon dolar seviyesine geriledi. Çin, 2012 yılında en fazla otomatik bilgi işlem makineleri, bunlara ait birimler ürün grubunda ithalat gerçekleştirdi. 2012 yılında, bir önceki yıla oranla yüzde 18,9 artışla söz konusu mal grubunda Çin’in gerçekleştirdiği ithalatın değeri 34,9 milyar dolar oldu. 2011 yılında bu rakam 29,4 milyar dolardı. Listenin ikinci sırasında bulunan 84.69 ila 84.72 pozisyonlarındaki makine ve cihazlarda kullanılmaya elverişli aksam-parça-aksesuarları kaleminde Çin, 2011 yılında 17,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 3,5 artışla 18,1 milyar dolar seviyesine yükseldi. Baskı yapmaya mahsus makineler; kopyalama ve faks makineleri; bunların aksam, parça ve aksesuarları ürün grubu 2012 yılında 11,3 milyar dolarla, en fazla ithal edilen üçüncü kalem oldu. Çin’in makine ithalatında en fazla artış yüzde 31,8 ile turbojetler, turbopropeller ve diğer gaz türbinleri mal grubunda yaşandı. 2011 yılında söz konusu kalemdeki ithalat rakamı 3,4 milyar dolarken 2012 yılında 4,5 milyar dolar seviyesine yükseldi.
TÜRKİYE’NİN İHRACATINDA MERKEZİ ISITMA KAZANLARI İLK SIRADA YER ALIYOR
Türkiye’nin 84. fasılda Çin’e gerçekleştirdiği makine ihracatı, 2012 yılında yüzde 12,8 azalarak 80,2 milyon dolar olarak kaydedildi. 2011 yılında bu rakam 92 milyon dolardı. Türkiye’nin Çin’e yönelik makine ihracatının ilk sırasında merkezi ısıtma kazanları (84.02 pozisyonundakiler hariç) ürün grubu yer alıyor. 2011 yılında söz konusu ürün grubunda Çin’e 11,9 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 34,3 artışla 16 milyon dolar oldu. Listenin ikinci sırasında bulunan buzdolapları, dondurucular ve diğer soğutucu ve dondurucu cihazlar ve ısı pompaları mal grubunda, 2012 yılı ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 79,1 artarak 13,3 milyon dolar seviyesine yükseldi. 2011 yılında bu rakam 7,4 milyon dolardı. Türkiye’nin Çin’e makine ihracatında ilk 10 ürün listesinin üçüncü sırasındaki sıvılar için pompalar (ölçü tertibatı olsun olmasın) ürün grubunda,2011 yılında 9,8 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam 2012 yılında 1,8 azalarak 9,6 milyon dolar olarak kaydedildi. 2012 yılında Türkiye’nin Çin’e makine ihracatında en fazla artış yüzde 156,5 ile dokumaya elverişli elyafın hazırlanması,eğirme, katlama, bükme ve ipliklerin hazırlanmasına mahsus makineler ürün grubunda yaşandı. 2011 yılında söz konusu kalemde 1,2 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilirken bu rakam,2012 yılında 3,1 milyon dolara yükseldi.
İTHALAT YÜZDE 12 ARTTI
84. fasıl itibariyle 2012 yılında Türkiye’ninÇin’den en fazla ithal ettiği ürün grubu otomatik bilgi işlem makineleri, bunlara ait birimler oldu. Söz konusu ürün grubunda 2011 yılında 1,4 milyar dolar değerinde ithalat gerçekleştirilirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 8 artışla 1,6 milyar dolar seviyesine yükseldi. Listenin ikinci sırasında yer alan hava veya vakum pompaları, hava veya diğer gaz kompresörleri,fanlar, aspiratörü olan havalandırma ürün grubunda 2011 yılında 257 milyon dolar değerinde ürün ithal edilirken bu rakam, 2012 yılında yüzde 19,7 artarak 308 milyon dolar seviyesinde kaydedildi. Türkiye’nin Çin’den ithalatında ilk 10 ürün listesinin üçüncü sırasında yer alan baskı yapmaya mahsus makineler;kopyalama ve faks makineleri;bunların aksam, parça ve aksesuarları ürün grubunda 2012 yılında 259 milyon dolarlık ürün ithal edildi. Bir önceki yıla göre ithalatı yüzde 6,1 azalan söz konusu ürün grubundan, 2011 yılında 276 milyon dolarlık ürün ithal edilmişti.Türkiye’nin Çin’den makine ithalatı 2011 yılında 4,5 milyar dolarken bu rakam,2012 yılında yüzde 12,2 artarak 5 milyar dolar değerine yükseldi.
“ÇİN’DE YERLEŞİK BİR KALİTE ANLAYIŞI YOK”
FATİH DURAK
FİMAKS İHRACAT MÜDÜRÜ
Üretiminin yüzde 50’sini dünyanın 70 ülkesine ihraç eden firmamız, tarım makineleri sektöründe 1975 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. İhracat ağımızı genişletmeye yönelik çalışmalarımız sonucunda 2010 yılı itibariyle Çin’e de ürünlerimizi göndermeye başladık. Çin’e,ağırlıklı olarak mısır silaj ve yem karma makineleri ihraç ediyoruz. Bugüne kadar ihracatla ilgili herhangi bir sorun yaşamadık.Çin’e yönelik ihracatta karşılaştığımız esas problem, yerleşik bir kalite anlayışının mevcut olmayışı. Bu durumun doğal sonucu olarak da ihracatta bir istikrar sağlanamıyor. Çinli müşteriler ürünün kalitesinden ziyade, ucuz olmasıyla daha çok ilgileniyor. Sizden ürün temin eden herhangi bir firmayla,ürünlerinizden memnun olsalar dahi bir daha çalışabileceğinizi garantisi yok. Sizin belirlediğiniz fiyatın altına inen başka bir firma ürünlerini rahatça pazarlayabiliyor.Ayrıca kopya ürün kullanımı da Çin pazarında sıkça karşılaşılan bir durum.
“ÇİN’E İLK İHRACATIMIZI BU YIL YAPTIK”
ALP ÇAKIR
HİDROMAS DIŞ TİCARET MÜDÜRÜ
Hidrolik pompa, teleskopik silindir, ventil ve kit hidrolik ekipmanları üretimi ile ürün yelpazesini genişleterek büyümeye ve ilerlemeye devam eden firmamız, Çin’e ilk parti ihracatını bu yıl gerçekleştirdi. Teleskopik silindir ihracatıyla adım attığımız Çin pazarında herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Çin, bizim yeni tanımaya başladığımız bir pazar. Toplam üretiminin yüzde 65’lik kısmını dünyanın 48 ülkesine ihraç eden bir firma olarak, Çin’e yönelik ihracatımızın her geçen yıl artarak devam etmesi için gerekli bütün çalışmaları gerçekleştiriyoruz.