Yenilikçi yapısıyla gelişen teknolojilere ayak uydurabilen, eğitim kalitesini artırarak, uluslararası düzeyde kabul gören bir bölüm olmak istediklerini...
Yenilikçi yapısıyla gelişen teknolojilere ayak uydurabilen, eğitim kalitesini artırarak, uluslararası düzeyde kabul gören bir bölüm olmak istediklerini aktaran Prof. Dr. Mehmet Çolakoğlu, Adnan Menderes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde sundukları tamamı İngilizce olan mühendislik eğitimiyle farklılaştıklarını belirtti. Son yıllarda Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğinin geliştiğini vurgulayan Mehmet Çolakoğlu, Adnan Menderes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünün de zaman içinde önemli projelere imza atacağını söyledi. 2008 yılında kurulan Bölümün yapısıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Mehmet Çolakoğlu, kurumun kuruluş amaçlarını ve hedeflerini paylaştı.
Adnan Menderes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ne zaman kuruldu? Eğitimde belirlediğiniz temel hedefler nelerdir?
Adnan Menderes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümümüz 2008 yılında kurulmasına rağmen ilk öğrencilerimizi 2012-2013 eğitim-öğretim yılında kabul ettik. Bölümümüzde dünya standartlarında bilgilerle donatılmış, gerek yurt içi gerekse yurt dışında mesleki becerilerini ortaya koyabilecek, düşünce eylemini önyargılardan, tabulardan arındırmış mühendisler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Kadromuzu, makine mühendisliğinin en temel mühendislik disiplini olması ve günümüz endüstri konseptinin değişen-gelişen karakterine sürekli bir yenilenme ve özelleşme ile uyum sağlaması gerektiğinin farkında olarak oluşturduk ve eğitim-öğretim serüvenini başlattık.
Kuruluşundan bugüne bölümünüzde gelişim ve değişim yaşandı mı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?
Her eğitim-öğretim yılından önce değerli öğretim üyelerimiz ve bölge sanayisinin önemli temsilcileri ile oluşturduğumuz danışma kurulu vasıtasıyla gerek makine mühendisliği eğitiminde dünya standartlarını belirleyen üniversitelerin çizgisini yakalamak, gerekse sanayi ile var olan organik bağımızı güçlendirmek için yol haritamızı oluşturuyoruz. Sanayi kuruluşlarının da desteğini alarak bölgemizde bir farkındalık oluşturmak amacıyla önceliğimizi öğrencilerimizin tamamen İngilizce eğitim almalarına verdik. Bu konuda akademik personelimiz oldukça birikimlidir. Yurt dışındaki üniversiteler ile sürekli temas halindeyiz. Gerek Avrupa gerekse Amerika’daki üniversitelerle yapılan ikili anlaşmaların yaygınlaşması ve öğrencilerimizin sunulan imkanlardan daha fazla yararlanması için çaba harcıyoruz.
Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?
Bölümümüzde uluslararası anlamda kabul gören makine mühendisliği müfredatından istifade etmekle birlikte, tüm programımızı standart kabul edilebilecek bu formata uygun hale getirmekten özellikle kaçınıyoruz. Düzenli olarak bir araya gelme fırsatı bulduğumuz bölgenin seçkin girişimci ve iş çevreleri ile birlikte müfredatımızda öğrencilerimizin özel ilgi alanları doğrultusunda uzmanlaşabilecekleri, bir yandan da mühendisliğe değer veren modern sanayi kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu makine mühendisi profilini kazanabilecekleri nitelikteki eğitimlere büyük önem veriyoruz. Bu amaçla son sınıfımızdaki bütün dersler seçmelidir. Öğrencilerimizin sekiz mesleki dersi belli konularda uzmanlaşmaları için birlikte kullanmalarını istiyoruz. Danışma kurulundaki sanayi kuruluşlarından temsilcilerin talepleri doğrultusunda önceliğimizi bölgenin ihtiyaçlarını karşılamak olarak belirledik. Bölgemiz Türkiye’nin jeotermal enerji merkezi olma özelliğini taşıyor. Türkiye Jeotermal Enerji Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyemizde faaliyet gösteriyor. Tarım, gıda makineleri, güneş enerjisi, beyaz eşya, tekstil, taşıt-ekipman ve yedek parça sanayisi bölgenin diğer önde gelen sektörleridir.
Teorik eğitimler haricinde araştırmageliştirme ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?
Yeni kurulmuş bir eğitim kurumuyuz. Bölümümüzde bir ve ikinci sınıf öğrencilerimiz eğitimlerini sürdürüyor. Eylül 2015’de üçüncü sınıf eğitimleri ilk kez başlayacak. Bölümümüz imkanları dahilinde temel laboratuarlarımızı oluşturmuş durumdayız. Eksiklerimiz olmasına karşın bunları imkanlar doğrultusunda hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Yeni laboratuar binamız için ihaleye çıkıldı. Bu binanın 2016 yılının Mayıs gibi tamamlanması planlanıyor. Amacımız sadece lisans öğrencilerine yönelik değil yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin de kullanımına sunabileceğimiz cihazlarla laboratuarlarımızı donatmaya devam etmek. Mühendisliğe giriş dersi kapsamında, alanında uzman yöneticiler ve iş adamlarıyla birlikte düzenlediğimiz seminerler vasıtasıyla ilgilerini, meraklarını biçimlendirmeyi teşvik ettiğimiz öğrencilerimizi bölgenin ileri gelen sanayi kuruluşlarına stajyer olarak yönlendiriyor, teorik bilgilerini piyasanın gerçek ihtiyaçları ve problemlerine adapte etmelerini sağlıyoruz. İki yıl sonra ilk mezunlarımızı verirken sanayiye yönelik bitirme ödevleri ve tez çalışmaları ile bölge sanayicisi ve bölümümüz arasındaki köprüyü daha da sağlamlaştıracağımıza inanıyoruz.
Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Adnan Menderes Üniversitesini seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz?
Her biri alanında uzman çok değerli öğretim üyelerimizin varlığı ve bölgemizde üniversite-sanayi işbirlikleri konusunda istekli bir girişimci profilinin bulunması, bölümümüzün değerini artırıyor. Özellikle tamamı İngilizce olan mühendislik eğitimi müfredatımız öğrenciler açısından bölümümüzü cazip hale getiriyor. Ülkemizde yıllardır birçok makine mühendisliği bölümü yetkin mesleki yabancı dil kabiliyetini öğrencilerine kazandırmakta yetersiz kalıyor.
Adnan Menderes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde tamamı İngilizce bir müfredat kullanarak öğrencilerimizi İngilizceyi günlük kullanımın çok ötesinde, profesyonel anlamda kendilerini ifade edebilecekleri bir düzeyde öğrenmeye teşvik ediyoruz. Bu özellik aynı zamanda bölümümüzün uluslararası bir kimliğe bürünmesini de sağlıyor. Bugün Afrika kökenli veya Türk Cumhuriyetlerinden gelen çok sayıda öğrencimizle büyük bir aile gibiyiz. Son sınıftaki tamamen seçmeli mesleki derslerimizle öğrencilerimizin makine mühendisi olmanın dışında ilgi duydukları alanda uzmanlaşmalarını hedefliyoruz. Diğer bir deyişle çok amaçlı bir programımız var. Örneğin öğrenci uçak mühendisinin yetkinliğine sahip olarak mezun olabileceği gibi enerji veya robotik gibi konularda uzmanlaşabilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Personel alımlarımızda da bu hedeflere ulaşmak için özen gösteriyoruz. Bu bağlamda öğrencilerimize ek sertifikalar da vermeyi planlıyoruz. Bölümümüzün, İngiltere’nin en iyi eğitim kurumlarından biri olan Cardiff University gibi Avrupa’nın nitelikli mühendislik bölümleriyle Erasmus anlaşmaları bulunuyor. Bu ikili anlaşmaları daha da çoğaltmak istiyoruz. İyi öğrencilerimiz dilerlerse bir veya iki dönem bu üniversitelerde eğitim alabilirler. Amerika Birleşik Devletlerinin saygın üniversitelerinden Texas Tech ile çok yönlü bir anlaşma yapmak üzereyiz. Mutabakat metni hazırlandı ve imza aşamasında. Bu bağlamda öğrencilerimizin oldukça ilgisini çekecek maddeler de var. Örneğin, çift diploma, bir dönem veya bir yıl orada eğitim almak, stajını Texas Tech’in anlaştığı kuruluşlarda yapmak bunlardan bazıları.
Makine mühendisliği öğrencileri sanayiyle koordineli çalışma yapma şansına sahip mi? Sağladığınız staj olanakları nelerdir?
Bölümümüzde lisans ve lisansüstü öğrencilerimiz yürütülmekte olan üniversite-sanayi işbirliğine dayalı projelerde kişisel ilgi alanlarına uygun olarak aktif şekilde görev alabiliyor. Onlara bu projelerin çıktısı olan ürünlerde katkılarının ve proje bulguları doğrultusunda oluşan makale, bildiri gibi bilimsel yayınlarda isimlerinin bulunması gururunu yaşatıyoruz. İnanıyoruz ki bunlar mesleki yaşantılarında kendileri için çok önem arz edecek referanslar halini alacaktır. Projelerde rol almanın yanı sıra öğrencilerimize dördüncü ve altıncı yarıyıllarının sonunda zorunlu staj adı altında sanayiyi ve mesleki alanlarını daha yakından tanıma fırsatı yaratıyoruz. Dışarıdan gelen öğrencilerimiz elbette kendi şehirlerindeki staj olanaklarından yararlanmakta özgürler, ancak biz öğrencilerimizi öncelikle bölgeye kazandırmak inancını taşıyor ve onları sanayi bölgelerimizdeki köklü, nitelikli kuruluşlara onların talepleri doğrultusunda yönlendiriyoruz. Yazın burada kalan öğrenciler için bölgedeki firmaların staja ek olarak öğrencilerimize koçluk-montörlük yapmalarını talep ediyoruz.
Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleriyle ilgili bilgi verir misiniz?
Bölümümüzde özellikle yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sensör tasarımı ve uygulamaları, robotik, nano teknoloji ve kompozit malzemeler üzerine odaklandığımız çok sayıda Avrupa Birliği, TÜBİTAK, TEYDEB, KOSGEB ve GEKA destekli projemiz devam ediyor. Bu projelere hemen her geçen gün yenileri ekleniyor. Sonuçlanma aşamasına gelmiş olan projelerimizin yerine sürekli yeni projeler almaya çalışıyoruz. Bu durum bölgemizde üniversite-sanayi işbirliğine aslında ne kadar hevesli, istekli olunduğunun da kanıtını oluşturuyor. Projelerimizi kısa süre içinde teknokent bünyesinde yer alacak olan teknoloji geliştirme firmaları ile paylaşmayı planlıyoruz. Üniversitemiz mühendislik fakültesinin, özellikle makine mühendisliği bölümünün imkanları ve sanayi ile işbirliği konusundaki potansiyeli sayesinde bölgede uzak olmayan bir gelecekte daha da iyi bir konuma yükseleceğine inanıyor, bu hedefte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Örneğin, Avrupa Birliği 7. Çerçeve programı kapsamındaki BRICKER projesi ile üniversite hastanemizin enerji verimliliğini artırmayı, alternatif enerji kaynaklarından faydalanmayı ve çevre dostu hem Avrupa’ya hem de Türkiye’ye örnek bir sistem kurmayı hedefliyoruz. Akademik personelimizin proje deneyimi oldukça iyi düzeyde. Yeni personel alımlarını da proje bazlı çalışabilecek ve Türkiye’ye dolayısıyla bölgeye geri beyin göçü sağlayacak şekilde hedefliyoruz.
Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?
Rahatlıkla ifade edebiliriz ki Türkiye’de üniversite- sanayi işbirliğinin bir dönemi kapandı, yeni bir dönemi başladı. Mikro boyuttaki işletmelerden, binlerce çalışana istihdam sağlayan, onlarca iş koluna sahip dev firmalara kadar tüm sanayi kuruluşları üniversite işbirliklerine geçmişte olduğundan çok daha sıcak ve istekli bakıyor. Bu algı farklılığının altında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK gibi kurumların sunduğu başlangıç desteği seviyesinden milyonlarca TL’lik ödemelere ulaşan teşviklerin söz konusu olmasının yanı sıra, sanayicinin emek ve para vakfederek ürettiği bir makinenin, prosesin veya sistemin teknolojik yanıyla; maliyeti ve güvenilirliği itibariyle rekabet gücü kazanmasının günümüz şartlarında artık bir mecburiyet haline geldiğini kavramış olması yatıyor. İşte üniversite bu noktada devreye girerek uzmanlaşmış bilim insanları vasıtasıyla sanayicinin yardımına yetişiyor. “Türk Malı” ifadesi böylece derinlik ve saygınlığını dünya çapında artırırken, üniversiteler yenilik basamağı ve Ar-Ge adımlarında sanayiciye önemli katkılarda bulunarak çevrimi tamamlıyor.