Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden başarılı yöneticilerden biri de Sarıgözoğlu Makina Yönetim Kurulu...
Türk makine sektöründe üçüncü kuşağı temsil eden başarılı yöneticilerden biri de Sarıgözoğlu Makina Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Sarıgözoğlu. Şirketin kurucusu olan dedesinden aldığı ismin hakkını vermek istediğini belirten İsmail Sarıgözoğlu şirketin geleceğine dair hayalini; “Kurumsallaşması tamamlanmış, kişisel özverilerden çok takım oyununun ve ekip başarısının ön plana çıktığı, ortak hedeflere inanan, yaptığı her işte markalaşan ve ailemizin sınırlarını aşıp topluma mal olmuş büyük bir organizasyon halini alabilmesidir” şeklinde özetliyor. Aile şirketinde çalışmasını hayatın doğal akışıyla ilişkilendiren İsmail Sarıgözoğlu, üçüncü kuşağın iş hayatında yaşadıklarını kendi özelinde aktararak geleceğe yönelik hedeflerini paylaştı.
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
İzmir’de 1986 yılında doğdum. İzmir Türk Kolejinin ardından Yeditepe Üniversitesi İşletme Bölümünde eğitimimi tamamladım. Askerlik görevimi yaptıktan sonra Yönetim Kurulu Üyeliğini sürdürdüğüm aile şirketimiz Sarıgözoğlu’nda çalışma hayatına tam anlamıyla atılmış oldum.
Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstendiniz?
Şirkette üçüncü kuşağın bir temsilci olarak çocukluğumdan beri bulunuyorum. Üniversite yıllarımdaki tatil dönemlerimde şirkette babam Levent Bey ve amcam Mustafa Bey’in yanında yönetim kurulu asistanlığı yapma ve onların çalışma tarzlarını görerek tecrübelerinden istifade etme fırsatı buldum. Aktif çalışma hayatım ise 2011 yılında başladı. Öncelikle farklı departmanlarda belli süreler bulunarak gözlem yaptım. Benim için ne iş yapıldığı kadar işin nasıl yapıldığı da önem teşkil ediyor. Bu gözlemlerim sonucunda, organizasyonel yapılanma için çalışma yapmam gerektiğine karar verdim. Yapım gereği her zaman sistemlere ilgim olmuştur ve bu kararımda bunun etkisi oldukça fazla. Okuduğum bölüm bir işletmede sistem kurmak ile ilgili bana altyapı sağladı. Bunun dışında sorularımın cevabını aradığım birçok eğitime katıldım ve derneklere üye oldum. Şirketlerde kurumsallaşmanın önemini gerek iş hayatında örnek aldığım başarılı işadamları, gerekse akademisyenler ısrarla vurguluyor. Hedefimde şirket yapısına ve kültürüne uygun şekilde, terzi işi kurumsallaşmak var.
Türkiye’nin önemli firmalarından biri olan Sarıgözoğlu’nda görev almak bir zorunluluk muydu? Makine üretiminin içinde olmak size neler kattı?
Bu görev ailem tarafından bana dayatılan bir zorunluluk değil, daha ziyade hayatın akışı tarafından sürüklendiğim bir durumdu. Ailenin bir üyesi olarak şirketin geleceğiyle ilgili hayaller kuruyorsanız bulunmanız gereken yer o şirkettir. Sanayicilik insana bambaşka bir düstur kazandırıyor. Ama bunun da bir bedeli var, karşılığında sizden hayatınızı adamanızı bekliyor. Böylesine emek yoğun bir iş hayatında büyümek içinse sistemleşmek bir zorunluluk haline geliyor. Aynı bir makinenin dişlileri gibi, her dişlinin görevi ayrı ve bu dişlilerin birbiriyle olan etkileşimi çok önemli, sonuç olarak tüm dişliler birlik içinde ortak bir amaca hizmet ediyor. Sanayicilik bana verimlilik odaklı bakış açısını ve iletişimin önemini öğretti.
Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?
Ailemin üçüncü kuşağındaki tek erkek birey olmam benden beklentilerde haliyle epey etkili oldu. Şirketimizin kurucusu olan dedemin adını soyadını taşıyorum. Küçüklüğümden beri tatlı bir yönlendirme oldu tabii ki, ama sağ olsunlar bu hiçbir zaman bir dayatma halini almadı. Sizin sorumluluk hissetmeniz için kimsenin size sorumluluk yüklemesine gerek yok. Bence bu durum hayatta her konuda geçerli.
Hatta bu öylesine bir sorumluluk duygusu ki zaman zaman sakin kalmama engel olduğu da oluyor. Aileyle çalışmanın zorluğu da avantajı da burada. İş ile ilgili sonuna kadar tartışabilmek bir avantajsa bu tartışmayı aile ilişkisinden izole etmenin güçlüğü de bir dezavantaj. Hayallere gelince, ortaokul ve lise zamanlarımda uzun yıllar düzenli olarak yelken yaptım ve gitar çaldım. Sorumluluklarım hayatımı yönlendirmeseydi tam zamanlı olarak okuyarak, yazarak, gezerek, toprakla uğraşarak, yelken yapıp gitar çalarak ve eşimle seyahat ederek yaşayabilirdim herhalde. Bence gerçek özgürlük insanın tüm zamanını kendi zevk aldığı şeylerle doldurabilmesidir.
Ülkemizin köklü firmalarından birinin üçüncü kuşak yöneticisi olarak Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz? Nereden nerelere ulaştı, hedefleri neler olmalı?
Makinecilik üzerine dedemin, babamın ve amcamın sayısız hikayesini dinledim ve tekrar tekrar dinlemekten de büyük keyif alıyorum. Sıcak ilişkilerin, eski dostlukların, yoktan var etmenin, zanaatkarlığın ve yüksek karlılığın dönemiymiş o yıllar. Şimdi bilgiye ulaşmak daha kolay ama küçükten büyümek eskisinden daha zor. Dünün atölyeleri bugünün büyük fabrikaları oldu. Niş bir pazarda değilseniz, eski karlılıklar olmadığı için ölçek ekonomisi ön plana çıkıyor. Günümüzde en az bilgi kadar bilginin yönetimi de önem kazanmış durumda. Hedefimizde ise çağdaş üretim ve yönetim teknikleri ile ihracata yoğunlaşmak, Türk imalatının dünya çapında markalaşması için çok çalışmak olmalı diye düşünüyorum.
Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta nedir? Gelecek hedefimde; kurumsallaşması tamamlanmış, kişisel özverilerden çok takım oyununun ve ekip başarısının ön plana çıktığı, ortak hedeflere inanan, motive bir işgücü ile yaptığı her işte markalaşan ve ailemizin sınırlarını aşıp topluma mal olmuş büyük bir organizasyon haline gelmek var. İş hayatı ve ekonomik sistem gereği ilk hedefimizin karlılık olduğunu bilmekle birlikte, şirketlerin tek hedefinin karlılık olmaması gerektiğine inanıyorum. Karlı ve istikrarlı giden bir şirket yaratabilmiş herkesin ülkemiz ve dünyamız adına sorumluluğu olmalı.
İş yaşamı dışında kişisel hobileriniz var mı? Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz neler olur?
Eşimle seyahat etmek, yemek yapmak ve motosikletimle gezmek bana büyük keyif veren aktiviteler. Hafta sonları yazları Çeşme’de, bahar aylarındaysa annemin toprakla ilgilendiği Foça’da vakit geçirmeye çalışıyorum. Gitar çalmamın ve yelken yapmamın hayatıma etkisi büyük. Son dönemde de kayınvalidem ressam Gülperin Hanım’dan resim eğitimi almaya başladım. İş hayatı ve özel hayat dengesini kurmaya kendi adıma dikkat ettiğimi söyleyebilirim.