Funda Makina, TÜBİTAK’tan 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı kapsamında aldığı teşvik desteği ile İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün temellerini...
Funda Makina, TÜBİTAK’tan 1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı kapsamında aldığı teşvik desteği ile İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün temellerini su altından dalgıç kullanılmaksızın yerleştirmeyi sağlayan 135 ton ağırlığındaki çelik tesviye makinesini üretti. Proje ile yurt dışı bağımlılık ortadan kaldırılarak, deniz altında taş dökme ve tesviye yapabilen ilk yerli makine deniz inşaat sektörünün hizmetine sunuldu. Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen çalışma, sektörüne de birçok yenilik getiriyor. Denizin 40 metre altında büyük bir alanın taş dökülüp tesviye edilmesini sağlayan makine ile yüksek derinlikteki sızdırmaz bir ortamda elektrik, elektronik ve hidrolik çalışma zorlukları başarıyla aşıldı. Su altı tesviye sisteminde tüm işler deniz üzerinde bir kabinden kumanda ediliyor. Dalgıca ihtiyaç duyulmaması nedeniyle işin süresi kısalıyor ve iş güvenliği artırılıyor. Makine, kullanıldığı İzmit Körfez Geçiş Köprüsü Projesinde temel tesviyesi 2,5 ay gibi kısa bir sürede tamamlandı. 2013 yılında yapımına başlanan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü Projesinin en dikkat çeken yapısal özelliği, taşıyıcı yapının denizde yüzer vaziyette inşa edilmesi ve batırılarak önceden hazırlanmış yatak yapısına oturtulmasıdır. Büyük ölçülerdeki bu yataklama yapısının hazırlanmasında son derece hassas ve özel metotların kullanılması gerekiyordu. Deniz altında bu büyüklükte tesviye yapabilen başka bir sistem bulunmuyor. Tesviye makinesinin (ULE) ilk işini kısa sürede başarıyla tamamladığını söyleyen Funda Makina Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Gerçek, makinenin Türkiye’de üretilmeyip ithal edilmesi durumunda hem daha fazla para ödeneceğini, hem de tamamlanma süresinin çok daha uzun olacağını belirtti. 2001 yılında Kocaeli Gebze’de Dökümcüler Sanayi Sitesinde yaklaşık 500 metrekare imalathanede kurulan, 2012 yılında ise Gebze’de bulunan Marmara Geri Dönüşümcüler Sanayi Sitesine taşınan Funda Makina, dünyanın farklı ülkelerinde de önemli projelere imza attı. Adana BTC Projesi, Tuzla Sanmar Tersanesi, Haliç Metro Geçiş Köprüsü Hidrolik Kazık Çakma Platformu, Ürdün Akaba Askeri Liman İnşaatı ve Türkmenistan Awaza Suni Kanal Projesi gibi çalışmaları başarıyla tamamlayan Funda Makina, İstanbul- İzmir arasındaki mesafeyi kısaltacak dünyanın en büyük orta açıklıklı dördüncü asma köprüsü olma özelliği taşıyan İzmit Körfez Geçiş Köprüsünün temellerini su altından dalgıç kullanmaksızın yerleştirmeyi sağlayan 135 ton ağırlığındaki çelik makineyi de TÜBİTAK destekleriyle üretti. Projenin, tasarımından imalatına kadar bir yıllık bir süreye yayıldığı bilgisini veren Tamer Gerçek, saha çalışmasının ise öngörülen süreden daha önce tamamlandığı bilgisini verdi.
DALGIÇ YERİNE MAKİNE
Önceden hazırlanmış keson köprü ayaklarının dışarıda hazırlanıp yüzdürülerek, su altında hazırlanmış yüzeye oturtulması gereken bir metot ile projelendirildiği belirten Gerçek, “Bu metodun hazırlık aşaması yani köprü ayaklarını taşıyacak olan yapının, dışarıda hazırlanıp yüzdürülerek yerine getirilmesi ve koordinatlarında batırılarak oturtulması işlemi, batırma işlemi sona erene kadarki süreçte son derecede hassasiyet gerektiren bir süreçti. İçine su alarak yüzdürülen ve batırılan kesonun zemine oturduktan sonra proje ölçülerinde düzgünlüğünün sağlanması, oturtulacak yüzeyin çok itinalı olarak hazırlanması ile ilgili bir iştir. 40 metre derinlik dalgıçlar için çalışması kolay olmayan bir derinlik. 40 Metre derinlikte dalgıçlar çalışabiliyor fakat uluslararası kurallara göre gözlem yapmayıp, bedenen çalışacak olan dalgıcın, o derinlikte kalabilme süresi maksimum 20 dakikadır. Dolayısıyla burada 24 saat sürdürülecek bir çalışmada, dalgıçların hem temin edilmesi, hem de maliyeti oldukça zorlaşıyor. Sistemimizin özelliği dalgıç gerektirmeden bu işin yapılabilmesidir. Çalışmamız iki aşamada gerçekleşti. Kesonların oturtulacağı bölgede önceden tarama ve temizlik yapılması gerekiyordu ki bu müteahhit firma tarafından yapıldı. İkinci aşamada ise kesonu taşıyacak olan yatak malzemesi, kırma taş özellikli yatak malzemesinin belli bir disiplinle temel alanına dökülmesi gerekiyordu. Öncelikle bunu sağlayacak olan sistemin dizaynını ve imalatını yapıp onaylattık. İmalat devam ederken dökülmüş olan taşın deniz yüzeyine sıfır paralellikte ve deniz yüzeyinden tam 40 metre derinlikte tesviye edilmesi yani yüzeyin düzeltilmesi gerekiyordu. Beş dönüm genişlikte olan bir alanı birden çok kurulumla tesviye etmek gerektiği, her bir kurulumun zaman kaybettireceği göz önüne alındığında dizaynımızı belirleyecek koşullar da ortaya çıktı” dedi.
İLK PROJESİNDE MAKİNE 24 SAAT ÇALIŞTIRILDI
Belirlenen koşulları yerine getirmek üzere 135 ton ağırlığında, özel bir ekipmanla denize indirilip kaldırılan robotik bir sistem dizayn ettiklerini ifade eden Gerçek, makinenin hidrolik sistemler, elektrik, elektronik güç kumanda sistemlerini ve sızdırmazlık üniteleri içerdiğini ve gözlemleme yapma yeteneğine sahip olduğunu söyledi. Makinenin oldukça yüksek teknolojili bir sistem olduğunu kaydeden Gerçek, “Bu ileri teknoloji, dalgıç kullanmadığımız ve aşağıda yapılan işin gözlemlenmesi gerektiği için elzemdi. Yapılan işin ölçülmesi ve her aşamasının bir takım kayıtlar alınmalıydı. Makinemiz bu gerekleri yerine getirdi. Makinenin hiç arıza yapmadan çalışmasının yanı sıra kullanıcısı olan müşterimizin de makinenin efektif kullanılması ile ilgili mühendislik çalışmaları ve yönetim organizasyonunu gerçekleştirmesi projeyi hızla tamamlamamızı sağladı. Bizim 10-15 saatlik çalışmadan sonra dışarıya alınıp, bakımlarının yapılmasını ve bir sonraki vardiyaya hazırlanmasını öngördüğümüz çalışma biçimine müşterimiz riayet etmedi ve 24 saat süreyle kesintisiz çalıştırdı. Ortaya çıkan sonuç bakımları yapılmadığı halde bu kadar arızasız çalışması, son derece başarılı olduğumuzu gösterdi” dedi. Sistemin su üstündeki bir dubanın üzerinde bulunan operasyon odasından kumanda edildiği bilgisini veren Gerçek, “Dört ayaklı bir masa gibi oturan bu sistem, hangi ayağında kaç kilo yük olduğuna kadar çok fazla ve hassas ölçümlerin gözlemlenebildiği birden fazla monitörün bulunduğu bir operasyon odasından yönetildi. Suyun altına indirdiğimiz makinenin fonksiyonlarını yerine getirmek için gönderdiğimiz güç hatları yani hidrolik hortum ve kablolar, güverte üzerinden aşağıya indirildi. Bunlar uluslararası off shore işlerde çok ehemmiyet taşıyan, çok ciddi mühendislik çalışmaları ve ürünler gerektiren komponentler ve sistemlerdir. Bunların hepsi de çok mutluyuz ki hiçbir sorun teknik arıza kapasite yetersizliği, hesaplarda öngörülen değerlerin daha fazla gerekmesi gibi durumlar yaşamadan sistem çalıştı ve görevini tamamladı” şeklinde konuştu.
“TÜBİTAK’IN DESTEĞİ ÖNEMLİYDİ”
Projenin tamamen mühendislik eforu gerektiren bir çalışma olduğunu kaydeden Gerçek, ticari kısmına gelindiğinde ise daha önce yapılmayan bir iş olması sebebiyle maliyeti öngörülerinin her zaman tutmayacağını ifade etti. Müşterimizin yüklenici olarak kendi işverenine vermiş olduğu bu kalemin karlı olarak yapılabilmesi ile ilgili bir bütçesi olduğunu belirten Gerçek, bu bütçenin üzerine çıkamadıklarını ancak bütçenin ne kadar olduğunu da bilmediklerini söyledi. TÜBİTAK’ın projeye destek olduğunu vurgulayan Gerçek şöyle devam etti: “Profesyonel olarak bu işin proje aşamasında yaptığımız Ar-Ge çalışmasının kayıtlara girebilmesi açısından TÜBİTAK’a müracaatta bulunduk. Hiç sorgulamadan vermiş olduğumuz teknik rapor ve açıklamalar ile bu projeye teşvik desteği verdi. Bu projenin yapılması, hesapların bir mühendislik ekibi tarafından gerçekleştirilmesi gibi her aşamada TÜBİTAK tarafından denetlendik. Her aşamada farklı kişiler tarafından denetleniyorsunuz ve son deneme personeli 100 akademik kişiden oluşuyor. Profesör akademik denetçimiz, bu işin Türkiye’de yapılmış olmasından dolayı duyduğu memnuniyeti bize iletti. Eğer bu makine ithal edilmiş olsa ülkemiz ciddi oranda döviz kaybeder ve yapım süresi daha uzun sürerdi.”