Katma Değer Vergisi (KDV) iadelerinde, vergi dairelerinin incelemeleri geçmişe kıyasla daha yavaş sonuçlandırılırken, üç ayda neticelenmesi gereken iadenin bir yılı aşkın süreyi bulması sanayicilerin...
Katma Değer Vergisi (KDV) iadelerinde, vergi dairelerinin incelemeleri geçmişe kıyasla daha yavaş sonuçlandırılırken, üç ayda neticelenmesi gereken iadenin bir yılı aşkın süreyi bulması sanayicilerin omzunda ciddi bir maliyet yükünü de beraberinde getirdi. Devreden KDV alacaklarını alamayan firmalar ana kaynaklarını kullanmada problemler yaşarken, artan finans masrafı nedeniyle de borçlanma yoluna gitti. Diğer taraftan KDV iade sürecinin hızlandırılmasına ilişkin çalışmalarda önemli adımlar atan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), ikisi Ankara da bir diğeri de İstanbul’da olmak üzere üç ihtisas dairesini gündeme aldı. Vergi daireleri arasındaki farklı uygulamalardan kaynaklanan mükellef mağduriyetlerini ortadan kaldırmak için geçtiğimiz aylarda Ankara’daki ihtisas dairesini faaliyete geçiren Gelir İdaresi Başkanlığı, böylece KDV iadelerinin daha hızlı ve doğru yapılarak, haksız KDV iadelerinin önüne geçmeyi planlanıyor.
Peki, KDV iadelerinde yaşanan bu sorunlar nasıl giderilebilir? Bu noktada sektör temsilcilerinin çözüm önerileri nelerdir? Bu soruların yanıtını bulmak için bir yuvarlak masa oluşturduk ve TARMAKBİR Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal, İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Tamer Öztoygar, PAGDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili Selçuk Gülsün, AKDER üyesi firmalardan Hema Endüstri Mali İşler Koordinatörü Ata Kar, MİB üyesi firmalardan Hidromek Mali İşler Müdürü Hidayet Kaşık’tan yaşanan sorunlara dair çözüm önerilerini dinledik.
KDV iadelerinde sorunlar ne zaman başladı? Çıkış noktası nedir?
PAGDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili Selçuk Gülsün (S.G.): KDV iadeleri konusu, sektörde uzun zamandır tartışılıyor. Kamu yönetiminin bu mekanizmayı hassasiyetle ele alması için haklı gerekçeler mevcut. Ekonomik uygulamaların hepsinde olduğu gibi KDV iadesinde de uygulamanın, ekonomiyi ve iş ortamını bozmayacak bir dengede yürütülmesi önem taşıyor. KDV iade sistemi de bu dengenin en görünür örneklerinden biri.
Hidromek Mali İşler Müdürü Hidayet Kaşık (H.K.): 2008 yılından bu yana indirimli orana tabi satışlarımız sebebiyle sadece üretimde kullanılan malzemenin KDV tutarı iadeye konu oluyor. Ancak girdilerdeki KDV oranı ile makine satışlarımızdaki indirimli KDV oranı birbirinden farklı olduğundan devreden KDV tutarı artıyor. Bu devreden KDV alacaklarımız aslında özkaynağımız. Ancak mevcut kanundaki düzenlemeden kaynaklı olarak bu tutarların iadesinin mümkün olmaması sebebiyle ticari faaliyetlerimizi ve yatırımlarımızı özkaynaklarımızla yapmamız zorlaşıyor hatta mümkün olmuyor. Şirketimiz faaliyet gösterdiği sektör itibarıyla yüksek tutarlarda stok bulundurmak ve yüksek miktarlarda makine teçhizat yatırımı yapmak zorunda. İhtiyaç halinde dış borçlanma yoluyla finansman sağlayabiliyor. Ancak dışarıdan sağlanacak olan bu finansmanın şirketimiz için bir maliyeti var. Düşünüldüğünde, hem devreden KDV alacağımızı kullanamadığımız için ortaya çıkan kaybımız hem de dış borçlanma halinde ortaya çıkan finansman masrafı ve bilançomuzda borçlanma görülmesi üst üste gelerek mali anlamda bizleri zayıflatıyor. Yatırım ve üretim faaliyetlerimizi zorlaştırıyor, yabancı markalarla rekabetimizi olumsuz etkiliyor. Bilançomuzda yer alan ve tutarı sürekli artan devreden KDV alacağımızın mevcut mevzuat sebebiyle iadeye konu edilmesi noktasında ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Konu hakkındaki görüş ve önerilerimizin ilgili resmi merciler tarafından dikkate alınmasını istiyoruz.
Karşılaşılan sorunları en temel şekliyle özetleyebilir misiniz?
TARMAKBİR Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Önal (Ş.Ö.): Yüzde 18 KDV ile üretim için alınan parçaların, tarım makinesi haline geldikten sonra yüzde 8 KDV ile satılması üreticiler üzerinde ciddi bir finansal yük oluşturuyor. Diğer yandan ithal makinelerin yüzde 8 KDV ile ülkeye girmesi ve yüzde 8 ile satılması haksız rekabete yol açarken, sektör yatırım yapmakta oldukça zorlanıyor. Birçok firmanın, işletme sermayesi kadar devletten alacağı bulunduğu için banka kredisi kullanmak zorunda kalıyor, kredinin faiz yükü de doğal olarak çiftçinin satın aldığı makinenin fiyatına yansıtılıyor. Diğer yandan, 2/5/2011 tarih ve 2011/10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla onaylanarak uygulamaya giren Türkiye Makina Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planının 1.1 No’lu eylem maddesi “Üreticilere sağlanan KDV iadesi uygulaması hızlandırılacaktır” hükmüne haizdir. Bu eylem maddesinin sorumlu kuruluşu Maliye Bakanlığı olup, geçen süre içinde belirli uygulamalar haricinde bu eylem planı da hayata geçirilemedi. Mevcut durumda KDV’nin geri ödenmesi sadece yıllık bazda yapılıyor. Her ne kadar iade sürecinin hızlanması için çalışmalar yapılıyorsa da, iade alabilmek üzere başvurmak için dahi yılın ve hatta takip eden yılın şubat ayının bitmesini beklemek gerekiyor. Söz konusu bu uzun süre, tarımsal mekanizasyon üreticilerini çok zorluyor. Sonrasındaki Maliye Bakanlığı’nın kontrol ve iade onay süreci de bunun üzerine uzun bir zaman daha ilave ediyor.
İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Tamer Öztoygar (H.T.Ö.): Sektörümüzü yakından ilgilendiren konulardan biri olan KDV iadeleri hususunda genel olarak üyelerimizden aldığımız geri dönüşlerin başında, biriken ve birikmeye devam eden yüksek tutardaki KDV alacakları geliyor. Bu kapsamda devreden KDV alacaklarını alamayan üyelerimiz ana kaynaklarını kullanmada problemler yaşadıklarını ve artan finans masrafı nedeniyle borçlanma yoluna gittiklerinin altını çiziyor. Özellikle imalatçı üyelerimizin yüzde 18 oranında KDV girdisi kullanması ve satışlarını indirimli oran (yüzde 1-8 KDV) üzerinden gerçekleştirmesi sonucunda, devreden bir KDV tutarı oluşuyor. Bunun da imalatçı işletmeler için büyük bir finansman yükünü ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.
S.G.: KDV iadeleri, işletmelerin “rekabet gücünü” doğrudan etkiliyor. Tek ve ana bir sorundan, KDV iadesinin kısa sürelerde yapılması sorunundan bahsedebiliriz. Üç ana kaynaktan KDV iadesi doğuyor; tam istisnalardan, para kesintili –tevkifatlı- işlemlerden ve indirimli orana tabi olan işlemlerden. Her üçünde de; teknik ayrıntılardan kaynaklı sorunların tamamı ve kamunun “hassas olma” kaygısı, ana rol oynuyor. KDV iadesi talep eden mükellefin uygulama geçmişi düzgün olsa dahi, diğer belge sunan mükelleflerle kaynaklı ilişkilerine bakarak hassasiyetin derecesi artabiliyor. Özellikle ek maliyet yaratan gecikmeler, günümüz çağdaş iş dünyası içinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaratabiliyor. Sonuçta imalat sanayisinde gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında rekabetin olağanüstü boyutta olduğu ortada. Ülkemizdeki firmaların zaten bilinen ve tanımlanmış bir finansmana erişim sorunu var. Buna bir de KDV’den kaynaklı sorunlar eklendiğinde, yani kendi kendimize finansman maliyeti yarattığımızda rekabet gücümüzü aşağı çekiyoruz.
HEMA Endüstri Mali İşler Koordinatörü Ata Kar (A.K.): Alt mükelleflerden yapılan alımların ödemelerinin belgelendirilmesi ile ilgili olarak; satıcı firma faaliyette vergi beyannamelerini veriyor ve vergisini ödüyorsa, geçmiş dönemlerde hakkında sahte belge kullanma nedeniyle işlem yapılmış olması, ondan mal veya hizmet satın alan mükelleflerin zarar görmesine imkan vermemelidir. Banka yoluyla yapılan ödemeler için bankadan ıslak imzalı dekont alınıp vergi dairesine tebliğ ediliyor. Müşteri çekleriyle yapılan ödemelerde bankadan işlem yapıldığına dair dekont isteniyor, fakat söz konusu bu belgeleri bankadan alabilmek mümkün değil. Tedarikçi firmanıza mal satan alt mükellef firmaların beyanname vermeme, yanlış verme, eksik bilgi verme gibi tüm sorunları bu firmalarla hiçbir ilgisi bulunmayan ihracatçının çözmesi isteniyor ve KDV iade talebiniz yerine getirilmiyor. Ayrıca üçüncü alt firmanın matbaacı basım bilgisinde yanlışlık varsa yine ihracatçı çözüm buluyor. Vergi dairesi memur değişikliği ve değişen memurların dosyaları devretmemesi sebebiyle yazılmış olan dilekçelerin ve tebliğ edilen ödeme belgelerinin tekrar tebliği isteniyor. Aynı aya ait olmakla birlikte ihracata ait gümrük beyannamesinin tescil tarihinden sonraki tarihleri taşıyan alış faturaları sistem tarafından iade hesabında dikkate alınmıyor bu durum da yazışmalarla izahatlar istenmesine neden oluyor. Örneğin Ocak ayında imal edilen bir malın 26 Ocak 2015 tarihli ihracat beyannamesiyle ihraç edilmesi durumunda kural olarak ay sonu itibariyle düzenlenen ve herkes tarafından bilinen elektrik, telefon, su, danışmanlık, personel servisi gibi harcamalara ait ödenen KDV, sistem tarafından iadesi gereken KDV hesabında dikkate alınmıyor ve bu durumun izahı isteniyor.
H.K.: İlk sorun, yapılan yatırımlar için ödenen ama indirim yolu ile giderilemeyen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ait KDV’nin iadesini alamıyor olmamız. İkinci olarak, imalatçı firmaların yüzde 18 oranında KDV girdisi kullanmaları ve satışlarını indirimli oran (yüzde 1-8 KDV) üzerinden yapmaları sonucu ciddi tutarlarda devreden KDV tutarı oluşuyor. Bu da imalatçı işletmeler için büyük bir finansman yükünü ortaya çıkarıyor. İthalatçı firmayla kıyaslandığında imalatçı aleyhine rekabet eşitsizliği yaşanıyor. Üçüncü olarak, KDV iade prosedürlerinde vadeli alımlarda ödeme tutarının tamamı ödenmedikçe KDV iadesine konu edilmemesi sorunu yaşanıyor.
Bu sorunlar nasıl aşılabilir? Çözüm önerileriniz nelerdir?
Ş.Ö.: Sorunun çözümü konusunda alternatif metotların değerlendirilmesi, iade sürecinin kesinlikle hızlandırılması, bu kapsamda ihracattan doğan KDV’nin iadesinde olduğu gibi aylık bazda iadelerin sağlanması gerekiyor. Giriş- çıkış KDV’sinin eşitlenerek fark KDV’sinin, hatta KDV’nin tamamının üreticiye geri ödenmesi halinde üreticinin üzerindeki finans yükü kalkacak, serbest kalan kaynak yatırıma ve istihdama yönelecek. Bu sorunun kesin çözümü sağlanıncaya kadar da imalatçıların KDV alacaklarının teminat sayılması ve buna mukabil işletme ve yatırım kredisi kullanması, bu krediler için özel faiz oranları uygulanması sağlanmalıdır.
H.T.Ö.: İMDER olarak konuyla ilgili üyelerimizle birlikte çeşitli ortak akıl toplantılarına, çalıştaylara ve seminerlere katılıp çözüm önerilerimizi yetkili kurumlara iletiyoruz. Bu toplantılardan biri de, 2013 yılında Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Başkanlığı’nın davetiyle KDV tebliği ile ilgili olarak Sapanca’da düzenlenen çalıştaydı. Üyelerimizin ülkemiz ekonomisine katkıda bulunacak ve refahımızı ileri seviyeye taşıyacak yatırımlar gerçekleştirebilmesi yönünde önünü açacak olan KDV iadelerine dair görüş ve önerilerimizi bu çalıştayda sunma fırsatı bulduk. Bu kapsamda Hızlı İade Sistemi’ndeki (HİS) hadlerin düşürülerek daha çok firmanın faydalanmasına yönelik talebimizi bakanlığımıza ilettik. Talebimizin uygun bulunması neticesinde de üyelerimizin HİS’ten yararlanmasının yolu açıldı. İş ve inşaat makineleri imalat sektöründe faaliyet gösteren üyelerimiz için indirimli orana tabi teslimlerle (yüzde 1-8 KDV oranı) ilgili olarak, maliyet ve gider unsurlarında da aynı KDV oranının uygulamasına imkan tanıyan düzenlemelerin yapılmasına da ihtiyaç duyuyoruz. Devletimizin ilgili kurumlarıyla KDV iadeleri konusunda yürüttüğümüz çalışmalar devam ediyor. Bugüne kadar konuyla ilgili memnuniyet verici sonuçlar elde ettik. Bu hususta karşılaşılan sorunların çözüleceğine dair inancımız tamdır.
S.G.: Gerek kamu yönetimi, gerekse iş dünyası çeşitli alternatifler üretiyor. Bu çabaları görmezden gelemeyiz. Son olarak Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı, KDV iadesi için Ankara’da iki, İstanbul’da bir özel vergi dairesinin açılıp buralarda yetkin, iyi eğitim almış personelin görevlendirilmesi uygulamasını memnuniyetle karşılıyoruz. Elbette, belge düzeninin sayısallaşması da bir diğer önemli adımdır. Bu noktada, şirketlerimizin de hızlı bir uyum sağlaması gerekiyor. Teminat sistemi genel kabul görse de, teminat da bir maliyet unsurudur. Temel olarak; vergi uyum maliyeti gibi KDV iadesi sisteminin uyum maliyeti de düşürülmeli, sistem basitleştirilmeli ve süreçler içinde gerekli inceleme mekanizmaları oluşturularak, KDV iadesi tahakkuk ettiğinde incelemeye kalan kısmın küçültülmesi -sayısının azaltılması- gerekiyor.
A.K.: İndirimli oranın söz konusu olduğu satışlarda iadeler yıllık yapıldığı için üretici firmalar yüzde 18’le girdi temin ederken yüzde 8’le satış yapıyor. Bu durum da çok büyük bir finansal yük oluşturuyor. Mahsup işleminde tedarikçinin de devlete olan borçlarını mahsup edebilme yolu tekrar açılmalı ve bu tutar da tedarikçiden o ay alınan KDV tutarıyla sınırlandırılmalı.
H.K.: KDV iadesi nakden ve mahsuben yapılırken grup firmalarının vergi, SGK ve diğer borçlarının mahsubuna ilişkin düzenlemeye gidilmesi şirketlerin vergi borçlarını ödemelerinde kolaylık sağlayacaktır. Hatta geçmişte uygulanan, firmanın KDV iade alacağını firmanın tedarikçilerinin devlete olan borçlarına mahsup edilmesi uygulaması yeniden hayata geçirilebilir. İndirimli orana tabi satışları bulunan imalatçı firmalara, bir önceki yıl yurt içi satışları baz alınarak indirimli oranlardan en çok satış yapılan oran tespit edilerek buna göre bir sertifika düzenlenebilir. Bu uygulama, imalatçıları KDV iade işlemleri konusunda bürokratik iş yükünden ve devreden KDV sorunundan kurtarabilir. KDV’nin finansmanına ayrılan kaynak üretim ve yatırım faaliyetine kaydırılarak ülke ekonomisine katkıda bulunulabilir. İş ve inşaat makineleri imalat sektöründe faaliyet gösteren firmamız için indirimli orana tabi teslimlerle ilgili olarak katlanılan maliyet ve gider unsurlarında da aynı KDV oranı (yüzde 1-8 KDV) uygulamasına imkan tanıyan düzenlemelere (BKK, KDVK) ihtiyaç duyuluyor. Diğer yandan yerli imalatçı firmaların yabancı firmalarla eşit şartlarda rekabet edebilmesi için orta ve yüksek teknolojili ürün imal eden sektörlerde bu husus dikkate alınarak sektörel bazda KDV iadesine yönelik destek verilmesi gerekiyor.
Sektörünüzde bu çözümler uygulandığında nasıl geri dönüşler alınır?
S.G.: Plastik sektörü; gerek iç, gerekse dış pazarda rekabet koşullarını en ağır yaşayan sektörlerin başında geliyor. Ayrıca inşaat, otomobil, gıda gibi ülke ihracatımızı omuzlayan sektörler başta olmak üzere çok sayıda firmaya mamul ve yarı mamul sağlıyoruz. İhracata konu olan hemen her endüstriyel ürün içinde bizim sektörümüzün ürünleri var. Dolayısıyla, KDV iadesinde sağlanacak ve özel likle süreyi kısaltacak her türlü girişim, bizim sektörümüzün rekabet gücüne hem doğrudan, hem de dolaylı yönden -bizden ürün alanlar açısından- katkı sağlayacaktır. H.K.: KDV iade sistemine tabi bütün firmalar KDV iade sürecindeki bürokratik işlemlerden kaynaklanan gecikmeler nedeniyle sorunlar yaşıyor. Bu sorunun çözümü için hızlı iade sistemindeki hadlerin düşürülerek daha çok firmanın faydalanmasını önerdik. Böylelikle firmamız ve diğer firmaların da hızlı iade sisteminden yararlanmalarının yolu açıldı. Kurumların düzenlediği KDV iadesi konulu her türlü platforma, toplantıya, seminere katılmaya özen gösteriyoruz. Konuyu uygun zemin buldukça mutlaka dile getiriyoruz. Taslak halindeki kanuni düzenlemelerle ilgili görüş ve önerilerde bulunuyoruz.
Ekonominin gelişmesi ve bürokrasiden kaynaklanan aksiliklerin ortadan kaldırılması nasıl mümkün olabilir?
Ş.Ö.: Burada temel sıkıntı mevzuatların, bu konuda taraf olan kurumlar tarafından hazırlanmasıdır. Herhangi bir konuda mevzuat hazırlanırken, mevzuattan etkilenen kesimlerin görüşleri istenmiyor veya dikkate alınmayabiliyor. Yani daha başlangıçta bir etki analizi yapılmıyor ve kurgu, masanın sadece bir tarafında yapılıyor. Örneğin, tarım makineleri konusunda hazırlanacak bir mevzuattan öncelikli olarak etkilenecek kesim, çiftçiler ve onlara makine üretecek sanayicilerdir. Tabii sadece bu kadar da değil, tarıma girdi tedarik eden sanayiler ve üniversiteler de bu konunun diğer önemli paydaşlarıdır. Dolayısıyla mevzuatların şekillenmesinde bu kurumlar da hazırlayıcılar kadar katkı sunabilmelidir. Mevzuatı hazırlayan ve uygulayan kesimle, bu işten etkilenen kesimler farklı olunca sorunlar başlıyor.
S.G.: Bürokrasi konusunda, eleştirel bir yaklaşım kolaycılık olur. Burada iş dünyası-bürokrasi arasında bir anlayış ve işbirliğinin gelişmesi gerekiyor. Bu anlayış birliğinde de, her türlü vergi ve gümrük uygulamasında uyum maliyetinin düşürülmesi ana yaklaşım olmalı. Elbette bürokrasinin iş dünyasına mesafeli durmaması, iş dünyası lehine sorun çözücü tavır belirlemesini de bekliyoruz.