İlk sayımızın başarı hikayesi bölümünün konuğu ksg makine. İş makinelerinin çeşitli parçalarını üretmek için 6 yıl önce kurulan ksg makine, 6 yıl gibi kısa bir sürede 1,5 milyon dolar cirodan 14 milyon avro ciroya ulaştı. Firma, dünyanın dev iş...
Adana’da 2002 yılında iş makinelerinin çeşitli parçalarını üretmek için kurulan KSG Makine firması, küçük bir atölye ve sınırlı bir sermaye ile başladığı makine üretimini çok kısa zaman içinde bir başarı hikâyesine konu olabilecek düzeyde artırmış bulunuyor. Bir atölyede üretime başlayan firma bugün 8500 metrekare kapalı alanı olan bir fabrika ve 200 çalışanı ile üretim yapıyor. Üç ortağın kurduğu KSG Makine, ortakların daha önce çalıştığı ve aynı dalda üretim yapan fabrikalarının 2001 krizinden kaynaklı kapanmasından sonra kurulmuş. Firmanın kurucuları Fırat Karalı, Şener Sezgin ve Ömer Gülsoy 6 yıl gibi kısa bir zamanda yoğun çaba ve özveri ile KSG’yi makine ihracatının yıldızları arasına sokmuş bulunuyor. KSG Makinenin başarı hikâyesini firmanın ortağı ve aynı zamanda Ticaret Müdürü olan Şener Sezgin ile konuştuk.
“BAŞARI İÇİN BİRÇOK FIRSAT YAKALADIK”
KSG Makine firmasını kurmak için üç ortak olarak yola çıkmaya karar verdiklerinde sadece çok küçük miktarlarda kişisel birikimlerini ortaya koyabildiklerini belirten Şener Sezgin, “Bu anlamda çok sınırlı bir sermaye ile işe girmiş olduk. Tabii 2001 ve 2002 yıllarında yaşanan ağır ekonomik koşullar bir anlamda bizim için bazı fırsatlar doğurdu diyebiliriz. Çünkü çok sınırlı olan sermayemizle normal şartlarda bir atölye kiralayıp, onun içine teçhizat, makine gibi şeyleri alma imkânımız bulunmuyordu. Ancak o dönemde kriz nedeniyle işsiz kalmış, içerisinde bizim ihtiyacımız olabilecek her türlü makine ve teçhizatı barındıran bir atölye ile anlaşarak orada çalışmaya başladık. Çalışmaya başladığımız atölyeye de nakit akışı oldukça ödeme yapmak üzerinden anlaştık. Bu anlamda şansımızın yaver gittiği söyleyebilirim. Bu çok önemli bir fırsat oldu bizim için, kriz döneminin dışında hiçbir zaman böyle bir fırsat kimsenin önüne çıkmaz. Diğer önemli bir avantajımızı da en önemli hammadde olan sac alımı konusunda yaşadık. Hammadde olarak kullandığımız sacın İsveç’ten dünya devi bir firmadan alınması gerekiyordu. O firma da Türkiye pazarındaki gücünü kaybetmemek ve bizi de önceden tanıyor olmaları ve projenin güvenli olması sebebiyle dünya ticaretinde eşine rastlanılmayacak bir jest yaparak, açık hesaba uzun vadeli mal vermeyi kabul ettiler. Geriye ise sadece birkaç aylık işçilik, elektrik vesaire gibi nispeten çok daha küçülen giderleri karşılamak kalıyordu. Bu döngüyü de bir şekilde başardık ve hemen ilk nakit akışının başlamasıyla beraber atölyemizi değiştirdik” diyor.
KSG, 6 YILDA 14 MİLYON EURO CİROYA ULAŞTI
Yaşadıkları hızlı büyüme sonucunda çok kısa süre zarfında sanayici olup olmama konusunda bir yol ayrımına geldiklerini belirten Sezgin, “Ya sanayici olarak yola devam edecektik. Ya da fason tarzında atölye üretimiyle uzun vadeli olmayan bir üretime yönelecektik. O zaman da biz sanayici olarak yolumuza devam etme kararı alarak, kolları sıvadık. Firmamıza ait bir arsayı Adana-Mersin yolunda satın alarak kendi fabrikamızı kurduk. 2001 yılında hayal ortaya çıktıktan sonra 2002 Nisan’ında üretime başladık ve 2004 yılına gelindiğinde kendi binamızın açılışını yapar hale geldik. İki senelik kısa bir zamanda kendi fabrikamıza girdik. 2006’da bu bina da yetmeyince ek binalar yaptık. Toplam 1000 metrekare civarında kapalı alanı olan 35 kişinin çalıştığı atölye tarzı yerden 6 sene içerisinde 8500 metrekare kapalı alanı ve 200 küsur çalışanı olan bir şirket haline dönüştük. Bu yıl Şubat ayında altıncı senemizi kutladık. Altı sene içerisinde 1,5 milyon dolar cirodan 14 milyon Euro ciroya ulaşmayı başardık” diye konuşuyor.
KSG, DOĞUŞUNU İHRACATA BORÇLU
Üretiminin yüzde 95’ini ihracata yönlendiren KSG firmasının işe başlarken bir ihracat stratejisi kurmadığına dikkatleri çeken Sezgin, tam tersine halihazırda ihracat pazarının olmasının KSG’nin doğuşunu gerçekleştirdiğine dikkatleri çekiyor. Şener Sezgin, “Daha önce çalıştığımız iş makinesi üreten firma Japon iş makinesi üreticisi Komatsu firması için iç piyasaya yönelik iş makineleri ve Komatsu’nun Avrupa’daki bir takım ihtiyaçlarına cevap veren makine parçaları üretiyordu. Firma bu üretimi yapan fabrikayı kapatınca Komatsu da bu imalatı gerçekleştirmek için partner arayışına girmiş bulunuyordu. Biz o firmadan ayrılan mühendis işçi ve çalışanları bir çatı altında toplayarak ihtiyaçlarına cevap olmak için Komatsu’nun karşısına çıktık. Onlar ile uzun zamana dayalı olan ilişkilerimizden kaynaklı bizleri iyi tanımaları ve tecrübelerimize de güvenmeleri gibi faktörler de bizi seçmelerinde önemli bir etken oldu. İlk planda Çek Cumhuriyetinde fabrika kurarak üretim yapmayı planlıyorlardı. Biz böyle bir teklif ile gidince bize işi yaptırmayı tercih ettiler. Yani biz bir iş kuralım sonra pazarını bulunuruz mantığı ile yola çıkmadık. Çok iyi bildiğimiz bir alanda üretim yaparak, hazır uluslararası bir firma olan Komatsu’ya üretim yapmaya başladık. Dolayısıyla biz başladığımız gün yüzde 100 ihracat pazarımız hazır olarak ihracata başlamış olduk. Zaten böyle bir güvence olmasaydı hiç birimiz profesyonel iş yaşamımızı bırakıp böyle bir maceraya kalkışmazdık. Çünkü hepimiz o dönemde kariyerimizin çok parlak evrelerini yaşıyorduk. Kaldı ki benim bütün ailem maceraya girmemin âleminin olmadığını söylüyorlardı. İşimin iyi, gelirimin iyi olduğunu ve istikbal beklentilerimin iyi olduğunu söylüyorlardı. Riske girip 8böyle bir maceraya gidilir mi gibi eleştiriler getiriyorlardı. Ancak pazarın hazır olması ve ürünün belli olması gibi güvenilir faktörler birleşince biz işe başladık ve çok kısa zamanda hızla yol aldık” diye konuşuyor.
ÜRETİMİN YÜZDE 95’İ İHRACATA YÖNELİK
İç piyasa için neredeyse yok denecek düzeyde üretim yaptıklarını belirten Sezgin, üretimlerinin tamamına yakınının ihracata gittiğini belirtiyor. Şener Sezgin, 2008 yılında da üretimlerinin yüzde 95’inin ihracat olarak gerçekleştireceklerini belirtiyor. İlk ürettikleri ürünün Komatsu’nun kamyonlarının damper kasaları olduğunu söyleyen Sezgin, “Komatsu, ürünün kalitesinden ve üretici olarak bizim onlara olan yakınlığımız gibi faktörlerden de etkilenince bizi yeşertmek adına bize yeni yeni açılımlar yaptı. Bu çerçevede bize İngiltere’deki fabrikalarının kapılarını açtılar. İngiltere’deki fabrikanın bir takım parça ihtiyaçlarını üretmeye başladık. Lastik ekskavatörlerin şaselerini yapmaya başladık. Peşinden Almanya’daki fabrikanın da kapılarını bize açtılar. Orada benzer ürünlerin üretimini yaptık. Bu ürettiğimiz ürünler direkt olarak montaja giden ürünler konumundaydı. Bunlar bazı yerlerde yedek parça olarak algılanıyor ancak biz yedek parça üretimi değil, direk olarak montaja giden parçaların üretimini yapıyoruz. Bu anlamda Komatsu fabrikanın yan sanayiciliğini yapıyoruz. Bununla beraber kendi pazarımızı da yaratmaya çalıştık. Komatsu’nun yanına başka firmlara katabilirmiyiz diye arayışa girdik. Yine dünyanın dev şirketlerinden iş makineleri sektöründe Hitachi markası ile çalışmaya başladık. Peşinden başka uluslararası firmalara da üretim gerçekleştirdik” diyor.
“İŞ MAKİNLERİ SEKTÖRÜ BÜYÜYECEK”
Türkiye’nin iş makineleri konusunda çok önemli pazarlardan biri konumunda bulunduğunu belirten Sezgin, bu durumun büyüyerek devam edeceğini belirtiyor. Türkiye’nin Avrupa’nın en kalabalık nüfuslarından birine sahip olmasına rağmen bugünkü mevcut altyapı varlığının Avrupa standartlarının çok gerisinde olduğuna dikkatleri çeken Sezgin, “Dolayısıyla Türkiye sürekli olarak altyapı yatırımı yapmak zorunda bulunuyor. Maddi kaynakların nasıl yönlendirileceğinin bilinmemesi ve zaman zaman yaşanan krizler Türkiye’nin bu altyapıya el atmasını engelliyor olabilir ancak bu ihtiyaç Türkiye’de bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin yapması gereken ciddi altyapı yatırımları var. Baraj, maden gibi yatırımlar konusunda yapılan ve yapılacak yatırımlar sayesinde iş makinelerinin önemi de gelecekte çok daha fazla artacak” diyor.
TÜRKİYE, YAN SANAYİCİKTE FIRSATLARI YAKALAMALI
Üretim olarak Türkiye’nin iyi bir yan sanayicilik kültürüne sahip bulunduğunu belirten Sezgin, özellikle otomotiv konusunda yan sanayide önemli gelişmeler olduğunu belirtiyor. İş makinelerine gelince bu alanda da yavaş yavaş bir yol katedildiğini gördüklerini belirten Sezgin, bunun yanı sıra iş makineleri sektörüne elektrik malzemeleri gibi çok değişik segmentlerde ürünlerin üretildiğini belirtiyor. Özellikle son 4 yıllık süreçte dünyada iş makineleri sektörüne yönelik ciddi talep artışı bulunduğunu söyleyen Sezgin, “Talep artışı ile beraber Avrupa’daki üreticiler kapasite artırmaya çalışıyorlar. Tabii bir üreticinin kapasite artırması sadece kendi yaptığı yatırımlarla mümkün bulunmuyor. Dolayısıyla son dönemde bu kapasite artışını yaratabilmek için yeni yeni yan sanayiciler aramaya başlıyor üreticiler. Avrupa’daki üreticiler yan sanayi konusunda Türkiye’ye çok sıcak bakıyorlar. Bunun da sebepleri arasında, Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliğine girmesi ile oradaki yan sanayicilerin fiyatlarının artabileceği ihtimalinin olması bulunuyor. Bir diğer etken de Türkiye’nin lojistik anlamında Avrupa’ya oldukça yakın olması ve Avrupalıların Doğu Avrupa ülkelerine nazaran uzun vadede Türkiye’deki iş gücünün daha ucuz olacağı beklentisi içerisinde bulunmaları. Aklınıza geldik gelmedik Avrupa’daki tüm iş makinesi üreticilerinin hepsinden teklifler alıyoruz. Bu denli yoğun teklif gelmesi Avrupa’nın Türkiye’den çok fazla şey beklediğinin bir göstergesi olarak algılanabilinir. Ancak halen umduklarını bulamadıklarını düşünüyorum. Bugün Bulgaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti’nin asgari ücretlerinin daha düşük olması gibi gerçekler söz konusu” diye konuşuyor.
TÜRK MAKİNACILIĞI MARKALAŞMALI
Türk sanayisinin kalkınmasının 80’li yıllara denk geldiğini söyleyen Sezgin, ancak gelişme yönünün maalesef doğru yönde gerçekleşmediğini vurguluyor. Şener Sezgin bu durumu şöyle ele alıyor: “Biz sürekli ucuz iş gücümüzü satarak sanayimizi geliştirmek istedik. Bu gelişim aşamasında kendi markalarımızı üretemedik. İşte bu gün Hindistan, Çin gibi ucuz iş gücü ve maliyetlerle üretim yapan ülkeler ortaya çıkınca sanayimiz bütün avantajlarını neredeyse yitirme aşamasına geldi. Mesela Türkiye ile aynı yıllarda sanayisini geliştirmeye başlayan bir Kore örneği bulunuyor. Bugün Kore, bütün dünyaya kendi markası altında ürünlerini satıyor. Birçok alanda Kore markalarını dünyanın her tarafında görmek mümkün. Türk sanayisi bunu yapamadı. Türkiye’de iş makineleri sektörüne baktığımızda hepimizin şapka çıkaracağı bir Hidromek örneğinden başka belirgin bir örnek de göremiyorum.
Hidromek, Türkiye iş makineleri sektöründe markasını yaratıp dünya pazarlarına markasını lanse edebilmiş bir konumda bulunuyor. Diğer firmaları da es geçmemek lazım ama başarı adresi dediğimizde asıl adres Hidromek’tir diyorum. Onun dışında yan sanayicilik faaliyetlerinde Türkiye, potansiyeli olan bir ülke konumunda bulunmasına rağmen, Avrupa’daki talebe iş gücünün maliyetinin yüksek olmasından kaynaklı cevap olamıyor.”
KSG, ENDÜSTRİYEL TESİS ÜRETİMİNE DE EL ATIYOR
KSG Makine olarak yeni yatırım planlarının bulunmadığını belirten Sezgin, mevcut yatırımlarını daha da verimli bir şekilde üretime yöneltmeye çalışacaklarını söylüyor. İş makinelerinin yanı sıra endüstriyel tesis imalatları yapmayı amaçladıklarını söyleyen Sezgin, “Çeşitli fabrika inşaatlarının çelik konstrüksiyon ihtiyaçlarını sağlamayı hedefliyoruz. Bunlar arasında depolama tankları, bu tankların akyaları ve çeşitli makine aksamlarının birbirine bağlantısını sağlayacak ürünlerin imalatında özellikle Adana bölgesinde oluşacak yatırımlara iyi hizmet verebileceğimize inanıyoruz. O sektörün ihtiyacı olan ekipmana, makine parkuruna tecrübe ve yapıya sahip bir firma olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle Çukurova bölgesinde yapılacak fabrikalarda ana yüklenici firma olarak avantajlı üretimler yapabileceğimizi düşünüyoruz” diyor.
FOTO ALTI:
Şener Sezgin KSG Makine Ticaret Müdürü Atölye tarzı küçük bir yerden 6 sene içerisinde 8500 metrekare kapalı alanı ve 200 küsur çalışanı olan firmaya dönüştük.
SPOT:
“ Üretimimizin yüzde 95’ini ihracata yönelik gerçekleştiriyoruz. Daha önce Komatsu’ya iş makineleri üretimi yapan firmanın kapanması ile biz bu imalatı gerçekleştirmek için devreye girdik. Onlar ile uzun zamana dayalı olan ilişkilerimizden kaynaklı bizleri iyi tanımaları ve tecrübelerimize de güvenmeleri gibi faktörler de bizi seçmelerinde önemli bir etken oldu”