Hedeflerini, çağın gereksinimlerine uygun bilimsel ve teknolojik araştırmalara yönelmiş üretken bir bölüm olmak şeklinde tanımlayan...
Atatürk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü akademik faaliyetlerine 1990 yılında başladı. Eğitim kalitesini, uluslararası değerlendirmelerde dikkate alınacak bir seviyeye getirmek için sürekli arayış içinde olan bölüm, araştırma-geliştirme çalışmalarını sanayinin ihtiyaçlarını da dikkate alarak sürdürüyor. TÜBİTAK ve diğer ulusal ve uluslararası projelere başvuru ve kabul oranları açısından oldukça iyi bir yerde olmalarının, gösterdikleri bu özverili çabanın sonucu olduğunu vurgulayan Atatürk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Bilen; bölümün yapısı, sunulan eğitimin niteliği ve sanayi kuruluşlarıyla gerçekleştirdikleri işbirlikleri hakkında yönelttiğimiz soruları yanıtladı.
Atatürk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ne zaman kuruldu? Eğitimde belirlediğiniz temel hedefler nelerdir?
Bölümümüz, akademik faaliyetlerine 1990 yılında Mühendislik Fakültesinde, yüksek lisans ve doktora öğretimine de aynı yıl Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde başladı. 1992 yılından itibaren de ilk kez ikinci öğretime öğrenci kabul etti. Bölümümüz, fakültemizdeki tüm programlarla çift ana dal ve yan dal yapma imkanına sahiptir. 2007 yılında ilk akreditasyon başvurumuzu yaparak 2015 yılına kadar MÜDEK (Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği) tarafından akredite edildik. Ayrıca, bölümümüz Washington Accord ve Avrupa Mühendislik Eğitimi Akreditasyon Ağı (ENAEE) asil üyesidir. Hedeflerimiz, çağın gereksinimlerine uygun bilimsel ve teknolojik araştırmalar yaparak üretken bir bölüm olmaktır. Bir diğer hedefimiz ise ülkemizin yaşam kalitesini yükseltecek ve rekabet gücünü artıracak nitelikte makine mühendisleri yetiştirmektir. Atatürk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünün temel ülküsü, eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanında bilim ve teknolojik gelişim alanında da bir merkez haline gelmektir. Akreditasyon çalışmaları kapsamında MÜDEK tarafından yapılan ara değerlendirme sonrası ortaya çıkan gereklilikler doğrultusunda bölümümüzde; 2009 yılından itibaren lisans programı güncellenerek ikinci öğretim programı için zorunlu İngilizce hazırlık öğretimi başlatıldı. Makine Mühendisliği normal ve ikinci öğretim programlarının da yüzde 30’u İngilizce öğretime başladı. Dört yıllık lisans programının yüzde 30’u İngilizce olduğu için programa yeni İngilizce dersler eklendi ve 2011 yılı girişliler bu programa dahil edildi. Üniversitemiz 2011 yılında ise Bologna sürecine katılarak diploma etiketi aldı. Bölümümüz, eğitim kalitesi yüksek ve yeni gelişmelere açık dinamik bir yapıyla, endüstri ve araştırma özelliklerini birlikte sürdürüyor. Bu çerçevede, endüstrinin her alanıyla bağı olan makine mühendisliğinin mevcut duruma ve gelişmelere cevap vermesini amaçlıyoruz.
Kuruluşundan bugüne bölümünüzde gelişim ve değişim yaşandı mı? Daha iyiye ulaşma noktasında önceliği hangi konulara verdiniz?
Bölümümüz, özellikle 1998’den itibaren sistematik bir şekilde eğitimde kalite artırımı konusunu kurumsal olarak gündeminin ilk sırasına koydu. Bu çerçevede her yıl eğitim gören, her sınıftaki öğrenciler ve mezun öğrencilerimizden, değişik iletişim yollarıyla görüşlerini alıyoruz. Aynı zamanda, mezunlarımızın istihdam edildiği işletmelerin üst yöneticileriyle iletişim kurarak eğitimimiz hakkındaki görüş ve önerilerini öğreniyor ve bu geri bildirimleri dünyaca kabul gören üniversitelerin uygulamaları ile birlikte değerlendirilerek eğitimimize yansıtıyoruz. Bölümümüz kuruluş aşamasından itibaren devamlı bir gelişme süreci yaşıyor. Yıllar içinde yükselen değişim ivmesi, günümüzde de devam ediyor. Öğretim üyesi sayımızın yıllar içinde yükselmesi ile geniş bir yelpazede araştırma yapma imkanımız arttı. Bu sayede farklı disiplinlerin ortak araştırma çalışmalarında yer alabiliyoruz.
Eğitim konularını oluştururken sanayiden gelen talepleri de dikkate aldınız mı? Teorik eğitimlerle pratik arasındaki dengeyi nasıl sağladınız?
Eğitimin güncellenmesi konusunu bölümümüzün kurumsal kültürünün bir parçası haline getirdik. Bu amaçla “Eğitim amaçlarını belirleme ve değerlendirme döngüsü” oluşturduk. Güncellemeye açık tutulan bu döngü formatı ile ulusal ve uluslararası kabul gören diğer makine mühendislikleri, güncellenmiş fakülte/bölüm öz görevleri, iç paydaşlar, dış paydaşlar olarak; sanayici ve mezun öğrencilerimizden elde edilen bilgilerin birlikte değerlendirilmesinden çıkarılan sonuçlara göre, programımızda değişikliklere gidiyoruz. Sanayiden gelen talepler ve mezunlarımızın değerlendirmeleri hem programın güncellenmesinde, hem de mecburi staj uygulamasının yapıldığı işletmelerin seçiminde dikkate alınıyor. Ayrıca, programda bulunan uygulamalı zorunlu olarak alınan ancak çalışma konuları uygulamaya yönelik grup halinde yürütülen dersler ve her öğrencinin yapması zorunlu ve konusu kısmen veya tamamen uygulamaya yönelik bitirme tezleri ile sanayinin beklentilerini karşılamaya özen gösteriyoruz. Bunların yanında sanayiciler ve sanayide deneyim kazanmış mühendisler ile öğrencileri, gerçekleştirilen seminerlerle bir araya getiriyoruz. Böylece endüstrideki deneyimler öğrencilere aktarılmış oluyor ve sanayinin talepleri de paydaşların birlikte bulunduğu ortamda belirlenebiliyor.
Teorik eğitimler haricinde araştırmageliştirme ve yenilikçiliğe önem veren bir eğitim kurumu olarak öğrencilerinize sunduğunuz teknik olanaklar konusunda neler aktarmak istersiniz?
Bölümümüzün eğitim programı dahilinde bulunan makine laboratuvar derslerinin yanı sıra bitirme ve tasarım proje derslerinde de laboratuvar çalışmalarına yer veriyoruz. Gönüllülük esaslı olarak arzu eden öğrencilerin, devam eden bilimsel projelerde yer alması sağlayarak görevsel sorumluluk anlayışı kazandırıyoruz. Özellikle son yıllarda öğretim üyelerimizin yürüttüğü SANTEZ, TÜBİTAK ve üniversitemiz destekli çeşitli projelerde, lisans öğrencilerimize de yer vererek onların çalışma hayatına hazırlanmalarını sağlıyoruz. Bu tip projeler, mühendisliğe geçiş aşamasındaki öğrencilerimize özgüven ve deneyim kazandırıyor. Bazı üniversitelerimizde metalürjik ince film teknolojisinde çalışmalar devam ederken, 1997 yılında okulumuzda Milli Savunma Bakanlığı- Savunma Sanayii Müsteşarlığı destekli bir proje ile Yüzey Teknolojileri Ar-Ge Laboratuvarı kuruldu. Altyapısında kullanılan ileri vakum teknolojisi (PVD kaplama ve plazma nitrürasyon) ve yüzey karekterizasyon araçları konusunda laboratuvar ülkemizde ilklerden biri oldu ve yüzey mühendisliği alanında önemli teknolojik altyapı ve tecrübe birikimine ulaştı. Bugüne kadar Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ve Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) gibi ulusal ve uluslararası destekli birçok Ar-Ge projesi yürütüldü. Zaman içinde ulusal-uluslararası proje destekleri ile Yüzey Teknolojileri Ar-Ge Laboratuvarı; yüzey modifikasyon teknolojilerinin, proses ve sonrası; yapısal-mekanik-tribolojik ve elektrokimyasal gibi karekterizasyon işlemlerinin, teorik modelleme ve analizlerinin başarı ile gerçekleştirildiği, mikro-nanoteknolojideki mevcut altyapısı ile sürekli bir gelişim yakaladı.
Laboratuvarımız gelişmiş altyapısı, yetişmiş bilim insanı birikimi ile “Kendinden yağlayıcı katı ince filmler” konusunda ülkemizde tek yetkin birimdir. Mevcut altyapısında bulunan fiziksel buhar kaplama sistemi ve mikroyapısal-mekanik- tribolojik karekterizasyon için kullanılan gelişmiş test sistemleri, makine mühendisliği son sınıf öğrencilerinin malzeme laboratuvar dersi için deney laboratuvarı olarak kullanılırken; bitirme proje ve/veya ödevlerinde konuya ilişkin duyulan tüm karekterizasyon işlemleri de burada gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca laboratuvar, makine elemanlarının yüzey aşınmasından antibakteriyal medikal uygulamalarına kadar akla gelebilecek her türlü malzemeye ileri teknolojik kaplama yöntemi kullanarak ince film çeken bir yetkinliğe ve yeterliliğe sahip. Laboratuvarda; uzay teknolojisinde kullanılacak kriyojenik ve yüksek sıcaklık uygulamaları ve ultra-düşük sürtünme katsayılı katı yağlayıcı kaplamalarla ülkemizin 2023 hedeflerine katkı sağlayacak çalışmalar gerçekleştiriliyor. Makina Teorisi ve Dinamiği Laboratuvarında ise daha çok, dinamik yükler altında titreşim yapan cisimlerin titreşim özellikleri ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Böylece ülkemizde yaygın olarak kullanılmaya başlanan ve bölümümüzde üretilen kompozit yapıların dinamik davranışlarıyla ilgili ölçümler yapılabiliyor. Isı Transferi ve Akışkanlar Mekaniği Laboratuvarımızda; alternatif soğutucu gazlar, çift fazlı akışlar ve ısıs değiştiricileri üzerine önemli araştırmalar gerçekleştiriliyor. Enerji Laboratuvarımızda ise; nanoakışkanlar ve mikrokanallarda akış, sprey teknolojisi ve uygulamaları, ısı pompası ve uygulamaları, enerji ekonomisi, soğutma tekniği, içten yanmalı motorlar ve alternatif yakıtlar alanlarında çalışmalarını sürdürüyor. Elektrikli araçlar (Elektromobil) konusunda da birçok öğrenci projelerimiz mevcut. Bölümümüz Enerji Laboratuvarında bulunan deney test ünitelerinden, motor test düzeneğinde benzin ve dizel motorlar üzerinde yakıt tüketim testleri, egzoz emisyon testleri, silindir içi karakteristiklerin belirlenmesi, motor tork, devir sayısı ve hava debisi ölçümleri yapılıyor. Laboratuvarımızda içten yanmalı motorlar konusunda iki adet TÜBİTAK 1001 kapsamlı proje tamamlandı ve bir proje de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteğiyle yürütülüyor. Lisans ve lisansüstü projelerde de; alternatif yakıtlar (hidrojen, biyodizel, alkoller), motor parça tasarımı (emme manifoldu, LPG regülatörü, ateşleme sistemleri), çevrimsel farklılıkların minimizasyonu ve yanma modellemeleri gibi konularda çalışmalar yapılıyor.
Makine mühendisliği eğitimi almak isteyen bir öğrencinin Atatürk Üniversitesini seçmesindeki temel nedenleri sıralayabilir misiniz?
Bölümümüz, çoğunluğu yurt içi ve yurt dışı çeşitli üniversitelerde lisansüstü ve doktora öğrenimlerini tamamlamış 30 öğretim üyesi ve 14 araştırma görevlisi ile geniş bir akademik yelpazede; nitelikli ve yenilikçi eğitim veriyor. Bölümümüz, Türkiye ortalamasının üzerinde öğretim üyesi sayısı ve sahip olduğu geniş laboratuvar olanakları ile modern teknolojinin öğrencilere aktarılması konusunda yeterli imkanlara sahiptir. Fakültemiz bünyesinde yer alan öğrenci kulüplerinin gerçekleştirdiği bilimsel etkinlikler ile farklı mühendislik alanlarından öğrencilerin iletişim halinde olmasına da özel önem veriyoruz. Bu kulüpler önderliğinde teknik geziler, doğa gezileri ve sanatsal faaliyetler de gerçekleştiriliyor. Ayrıca başarılı öğrencilerimize, fakültemizde yürütülen çift ana dal ve yan dal programları ile ikinci diploma olanağı da sağlıyoruz. Tüm bunların yanında öğrencilerimiz, ERASMUS Programı kapsamında çeşitli Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde birer dönem eğitim alma imkanına da sahiptir.
Makine mühendisliği öğrencileri sanayiyle koordineli çalışma şansına sahip mi? Sağladığınız staj olanakları nelerdir?
Öğrencilerimizin, zorunlu işletme ve uygulamalı staj programı kapsamında sanayi ile hem yöneticilik-işletmecilik, hem de tasarım- üretim çerçevesinde koordineli çalışmalar yürütmesinin altyapısı oluşturuyor ve bu yönde çeşitli destekler sunuyoruz. Bölümde yürütülen, ulusal ve uluslararası destekli öğretim üyesi projeleri ve öğrenci çalışmaları kapsamında üretime yönelik önemli kazanımlar elde ediyoruz. Bölümünüz bünyesinde gerçekleştirdiğiniz veya gerçekleştirmeyi planladığınız sanayi projeleri konusunda bilgi verir misiniz? Bölümümüzde ulusal (TÜBİTAK, SANTEZ), uluslararası (AB) ve üniversitemiz destekli (BAP) çok sayıda proje halihazırda devam ediyor. Farklı konu başlıklarına sahip bu projeler makro ve nano ölçekteki araştırma ve uygulamaları kapsıyor. Isı, enerji, motor teknolojileri, malzeme ve tasarım stratejik sektörlerin de dahil olduğu bu projelerin hem teorik, hem sayısal, hem de deneysel yönleri bulunuyor. Üniversitemiz bünyesindeki teknokent ile bu çalışmalar sanayi ile koordineli olarak sürdürülüyor.
Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üniversitelere bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Avrupa ya da ABD ile kıyaslandığında nasıl bir algı farklılığı gözlemliyorsunuz?
Bugüne kadar sanayi kuruluşları ile üniversitelerin birbirlerine mesafeli durduğunu söyleyebiliriz. Ancak son yıllarda TÜBİTAK ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı özellikle proje tabanlı araştırma kültürü oluşturulması doğrultusunda SANTEZ ile sağladığı destekleri artırdı ve çok sayıda teknokent açıldı. Bu durum sanayi-üniversite işbirliğinin başlamasına yol açarak söz konusu kurumlar çerçevesinde bir hareketlenme başlattı ve tarafların birbirlerine kaçınılmaz biçimde ihtiyaç duyduğunu gösterdi. Atatürk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü olarak sanayi-üniversite işbirliğinin daha da geliştirilmesi ve her alanda işbirliğine gidilmesi noktasında devamlı çaba gösteriyoruz. Sanayinin önemli aktörlerini üniversitemize davet ediyor, üniversitemiz elemanları sanayi kurumlarına gönderiyor ve teknokent aracılığıyla sanayi-üniversite koordinasyonu sağlıyoruz. Bölümümüz; mevcut akademik kadrosu, laboratuvar alt yapısı, yürüttüğü projeler ve kendini sürekli geliştiren kurumsal kültürüyle, sanayi ile işbirliği içinde çalışmalarını durmaksızın sürdürüyor.